Göllerle İlgili İlginç Keşifler - Çok Şaşıracağınız 10 Keşif

Cahil Uzman yazdı. 10 Mayıs 2023 332 okunma

Ufuk çizgisine baktığımızda gezegenimizin yukarıda atmosfer ve aşağıda denizler arasında bölündüğünü görebiliriz. Göller ise uçsuz bucaksız su birikintilerinin aksine kapalı alanlardır. Ancak yine de dalgaların garip davranışlar sergilediği ürkütücü yerlerden olabilirler. Kasvetli derinliklerinde gizlenmiş olabilecek her türlü şeyi düşününce daha da korkunç olabilirler. Öte yandan kimilerini korkutup kaçıran göller, diğerlerinin gizemlerini araştırmak için can attığı bölgelerdendir. İşte aktif olarak bu su birikintilerini araştıranların bizlere sunduğu ve belki sizin de göl dalışı yapmak istemenizi sağlayabilecek göllerle ilgili ilginç keşifler…

1. Dini Bölge

Titicaca Gölü hem Güney Amerika’daki en büyük tatlı su gölü hem de dünyanın gezilebilir en yüksek gölüdür. Göl, kenarına yerleşen ve onu mitolojisine dahil eden pek çok antik kültür sayesinde uzun zamandır insanlığın ilgi odağı olmuştur. Örneğin İnkaların tanrısı Con Tiqui Viracocha’nın, Titicaca’nın sularından yükseldiğine ve ilk insanları da beraberinde getirdiğine inanılır. Aynı zamanda gölün ortasındaki adanın ise İnka kraliyet soyunun kurucusunun sözde doğum yeri olduğu düşünülür.

İnka kalıntıları gölün her tarafında bulunabilir ancak içerisinde daha eskisi gizlenir. 200x50 metre ölçülerinde tapınak 2000 senesinde arkeologlar tarafından keşfedildi. Araştırmacılar tarafından tapınağın MS 500-1000 yıllarına, yani İnka öncesi döneme tarihlendiği iddia edildi. Tiwanaku halkınca inşa edilen tapınak, bulunan dini alanlardan sadece biridir. 2013’te, Tiwanaku tanrılarına verilen seramik ve kemiklerle beraber şaşırtıcı derecede güzel altın objeler de yüzeye çıkarıldı. Lama ve pumanın melezi olan hayvanı betimleyen nesne, bu alanın en ilginç keşiflerindendir.

2. Minik Hayvanlar

Tüm göller güzel yerlerde bulunmaz. Bazılarını son teknolojiler olmadan bulmak neredeyse imkânsızdır. Mesela Antarktika’daki Mercer Gölü, 1 kilometrelik buzun altında gömülüdür. Araştırmacıların buzulun altında ezilen sulara küçük delik açmayı başardığı 2018 yılına kadar insanlar tarafından bu göle dokunulmamıştır. Keşfettikleri şey bilim insanlarını şok etti: Tardigrad yani su ayısı ve kabuklular gibi küçük yaratıkların vücutları. Su ayıları yoğun basınçlara, çok çeşitli sıcaklıklara ve hatta uzay boşluğuna bile dayanabilmeleriyle ünlüdür.

Ancak Mercer Gölünde bulunan tardigrad ölüydü. Gölün dibinde bulunan kalıntılarıyla ilgili ilginç olan şey ise, bunların karada yaşadığı bilinen türlere benzemesiydi. Tahminler iklim koşullarının değişmesiyle hayvanların kapana kısılmış gibi kalması doğrultusundaydı. Buzun altındaki mutlak karanlıkta herhangi bir yaşam formunun gelişmeyi başarıp başarmadığıyla ilgili araştırmalar hala devam etmektedir.

3. Mungo Kadın ve Adam

İklim değişikliği Mercer Gölünü yaratıp korurken Avustralya’daki Mungo Gölü’nün sonunu getirmiştir. Bölge daha da kuraklaşması, gölün küçülmesine ve birkaç bin yıl önce tamamen kurumadan önce daha alkali hale gelmesine neden oldu. Göl yatağının kurumuş çamurunda 20.000 yıl öncesine ait ayak izleri ortaya çıktı. Bir grup beraber hareket eden çocukları ve ergenleri gösterirken diğeri, birilerinin ardından hızla atlayan tek bacaklı adam da dahil olmak üzere avcıları işaret etti.

Jim Bowler, Mungo Gölü’nde yaklaşık 40.000 yıl öncesine ait iki grup insan kalıntısı keşfetti. Mungo Man ve Mungo Woman olarak adlandırılan kalıntılar Avustralyalıların ülkede ne kadar süre yaşadığını kanıtlar nitelikteydi. Mungo Woman aynı zamanda dünyanın en erken kaydedilen kremasyonudur. Mungo Kadın ve Adam daha fazla araştırma için bölgelerinden alınsa da daha sonra onları ataları olarak benimseyen yerli halka teslim edildiler.

4. Taş Hayvanlar

Günümüzde Tanzanya’daki Natron Gölü son derece alkali hale gelmiştir. Bunun etkileri ise ürkütücü şekilde ilgi çekicidir. Natron Gölü’ne akan su yalnızca buharlaşma yoluyla azaldığı için suda tuzlar birikmiştir. Bu aşırı koşullar gölü yaşamak için rahatsız yerlerden birine dönüştürdü. Su birikintisi yalnızca tek balık türüne, bazı alglere ve alglerle beslenen flamingolara ev sahipliği yapar. Göl kenarında yuva kurmaya çalışan diğer canlıların başına ise korkunç şeyler gelir; taşa dönüşmek gibi… Ya da en azından öyle görünmektedir. Suya düşen ölü hayvanlar, etlerine sızan tuzla fevkalade şekilde korunur. Kuruyan su, hayvanlar kıyıya vurduğunda vücutlarını beyaz heykellere dönüştüren başka tuz tabakasıyla kaplar.

5. Altın

16 yaşındaki kız çocuğu 2015 senesinde Konig Gölü’ne yüzmeye gitti. Yüzeyin yaklaşık 1,8 metre altında parıldayan şeyi fark ettiğinde onu almak için daldı. Parıldayan şey altından başkası değildi. Tahminen 16.000 € değerinde, 500 gram saf altın külçesi buldu. Göl, Hitler’in eski tatil evinden yalnızca 3 kilometre uzakta olduğu için, Nazi hazinesi söylentileri hızlıca yayıldı. Altın sahibinin belirlenmesi için polise teslim edilse de altı ay sonra kıza geri verildi. Çünkü Alman yasalarına göre, asıl sahibi altı ay içinde kayıp nesneyi talep etmezse onu bulan nesnenin yeni sahibi olur. Araştırmalar ise altın külçenin Nazi kökenli olmadığını kanıtlamıştı. Altın külçenin ilk etapta gölün dibinde nasıl yattığı muhtemelen asla çözülemeyecek gizemler arasında yerini aldı.

6. Orman ve At Arabası

Detroit Gölü, 1953’te inşa edilen baraj sayesinde var oldu. Baraj sayesinde ortaya çıkan bu su birikintisi, balıklara ve diğer canlılara ev sahipliği yaptı. Ancak göl Eski Detroit tepesindeydi. Su seviyesi her yıl düştükçe ve gölün kıyıları açığa çıktıkça baraj yapımında kullanılmak üzere kesilen ağaçların kütükleri görünür hale geldi. Tabii bu saklı ormanın hayali kalıntıları gölde gizlenenlerin hepsi değildi. Son yıllarda göl, eşi benzeri görülmemiş seviyelere düştü ve ortaya Eski Detroit’in ipuçları çıktı.

2015 yılında gölün seviyesi 44 metre düştüğünde, çamurdan dışarı çıkan ve tamamen korunan 19. yüzyıl at arabası bulundu. 200 kişiye ev sahipliği yapan kasabanın diğer kalıntılarının yanı sıra tuhaf, sekizgen çukur keşfedildi. Kimse tam olarak ne için kullanıldığını bulamadan göl yeniden doldu. Bu sebeple geleceğin arkeologları Detroit Gölü’nün gizemlerini çözmek için sonraki kurak yazı beklemek zorundalar.

7. Kale

Ülkemizdeki Van Gölü de pek çok arkeolojik ögeye ev sahipliği yapar; hatta yerel inanışa göre muhtemel canavar bile vardır. Ancak 2017 yılında gölde kalenin bulunduğu açıklandı. Gölün su seviyesi yükseldikçe yüzlerce, binlerce yıldır sular altında kalmıştı. Yapının kesme taş duvarlarının 3000 yıl önce bölgede yaşamış olan Urartu uygarlığına ait olduğu hemen ve yapılan araştırmalar sonucunda belirtildi. Taşlarından biri Urartu’ya atfedilmesini destekleyen aslan oymacılığına sahipti. Fakat bu bilgiye itiraz edenler de oldu.

Alanı keşfeden dalgıçlar arasında arkeolog yoktu, zaten hiçbir zaman uzman olduklarını iddia etmediler. 3000 yıllık kalenin keşfedilmesine basın hemen ilgi gösterdiyse de bölge daha önceden biliniyordu. Yalnızca diğer araştırmacılar muhtemelen bölgenin binlerce değil, yüzlerce yaşında olduğunu hissediyordu. Tüm tartışmalı durumuna rağmen, keşfedilen duvarların eski Urartu binasından taş soyan insanlar tarafından yapılmış olması mümkündür. Yani kesin olan tek şey, kalenin daha fazla araştırmaya muhtaç olduğudur.

8. Tank

2. Dünya Savaşında Nazilerin Sovyetler Birliği’ni işgali, Doğu Avrupa’da pek çok tankın bulunmasına neden oldu. Belarus, bu savaşlardan büyük zarar gördü, pek çok yer hala devasa mücadelenin izlerini taşır. Bununla birlikte, arkeologlar tarafından bulunan insan kalıntıları ve kraterler arasında göllerde ve bataklıklarda gizlenen şaşırtıcı derecede iyi korunan tanklar vardır. Yakushevler ailesi, onları bulma ve çamurdan kurtarma konusunda uzmanlaştı. Onlarca yıl gömülüp batmış olmasına rağmen Yakushevler tarafından bulunan tankların çoğu çalışır hale getirildi. Aslında tankların çoğunu kurtaran şey, anaerobik koşullardır. Çünkü tankları paslandıracak hiçbir oksijen onlara ulaşamaz. Bulunan tanklardan savaş cephesindeki koşullar hakkında çok bilgi edinilebilir.

9. Nemi Gemileri

İtalya’daki Nemi Gölü, çok büyük sırrıyla çok küçük göldür. Yerel balıkçılar, suda batık gemiler olduğunun her zaman farkındaydı. Hatta turistlere satmak için eserleri kurtarmak üzere sıklıkla dalış yaparlardı. Su altı arkeolojisine yönelik erken girişimler başarısız olsa da 1927’de Mussolini, gölün boşaltılmasını ve gemilerin tamamen açığa çıkarılmasını emretti. Bulunanlar, her biri 76 metre uzunluğunda ve 21 metre genişliğinde iki geminin kalıntılarıydı.

Bu aşırı büyük gemiler, dengesizliğiyle nam salmış imparator Caligula tarafından inşa edilmiştir. Adeta yüzen saraylardı. Gövdeleri kurşunla, güverteleri mermerle, mozaikle ve yaldızla kaplanmıştı. Ancak Caligula’nın gemileri neden bu kadar küçük göle yerleştirdiği tam olarak bilinememektedir. Dünya Savaşı sırasında çıkan yangında iki gemi de kül olmuşsa da arkeologlar bulunmayı bekleyen başka kalıntı olup olmadığını görmek üzere Nemi’yi aramaya devam etmektedir.

10. Kılıç

Saga Vanecek, çamurdan sopa olduğunu düşündüğü şeyi çıkarmak üzere uzandığında Vidostern Gölü’nde taş sektiriyordu. Sekmeye elverişli taş yerine sap buldu ve ‘Baba, kılıç buldum!’ diyerek kılıcı kaldırdı. Bu kılıç neredeyse Vikingler’den öncesine aitti, 1500 yıllıktı. 85 santimetre uzunluğundaki kılıç şimdilerde onarılmaktadır. Alanda daha fazla eser bulmak için arama yapan arkeologlar bir broşa denk geldiler. Ancak bu eşyaların göle nasıl düştüğü henüz bilinmemektedir. Bulunmayı bekleyen diğerleri için ise çalışmalar devam etmektedir.