Nahçıvan Tarihi ve Stratejik Önemi

Cahil Uzman yazdı. 13 Ekim 2020 383 okunma

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki bağlantıyı sağladığı için çok önemli olan Nahçıvan tarihi ve stratejik önemi ile birlikte gerek bölge gerekse Türkiye adına dikkate değer bir bölge olmayı sürdürüyor. Türkiye, İran ve Ermenistan arasında denize kıyısı olmayan, Azerbaycan’a bağlı olarak bulunan Nahçıvan, Azerbaycan’ın da dünyaya açılışını sağlamaktadır.

Nahçıvan Tarihi

Nahçıvan tarihi olarak MÖ 8’inci yüzyıla kadar tarihlendirme yapılabilmektedir. Bu dönemde Manna ve Medler’in hakimiyeti altında olmuştur. Büyük İskender’in Kafkaslara yürümesi sırasında bölgenin kontrolü Selevkosların idaresine geçmiştir. Üçüncü yüzyılda ise Nahçıvan, Sasaniler’in hakimiyetine altına giren bölge sırasıyla Roma ve İran hakimiyeti altında el değiştirmiştir.

Yedinci yüzyılda ise Arap fetihlerinden etkilenen bölge, yine kısa bir süre sonra İran egemenliğine girmiştir. Özellikle Selçuklarının ortaya çıkmasından sonra bölge Selçuklu idaresine girmiş ve Nahçıvan bu sayede Türk şehrine dönüşmüştür. On üçüncü yüzyılda Moğol istilasından doğrudan etkilenen şehir, bu saldırı sonucunda hem nüfus hem de mimari açısından büyük bir yıkıma uğramıştır.

14. yüzyıl ile birlikte bölgeden giden Moğolların yerine Karakoyunlu ve Akkoyunlular geçmiştir. Bu dönemde de Nahçıvan’ın inzibati idaresinin merkeze bağlı eyalet şeklinde olduğu görülmektedir. Timur zamanında işgale uğrayan şehir, bir süre Timur devletinin egemenliğinde kalmıştır.

1500’lü yıllarda ise Kanuni Sultan Süleyman, Nahçıvan üzerine bir sefer düzenlemiştir. Safeviler ile imzalanan antlaşma gereğince Nahçıvan dahil olmak üzere Azerbaycan’ın büyük bir kısmı, Karabağ, Tebriz, Serap, Maraga ve Şirvan Osmanlı egemenliğine girmiştir. Ancak bu durum uzun sürmemiş ve 1603 yılında bölge tekrar Safevi kontrolüne girmiştir.

XVIII. yüzyıldan itibaren Rusya’nın etkinliğinin bölgede artması sonucunda Osmanlı’nın Kafkaslarda ilerlemesi durdurulmuştur. 1724’te yapılan İstanbul Antlaşmasına göre Azerbaycan arazisinin Osmanlı’nın kontrolüne bırakılması onaylanmıştır. Bu yüzden 1724 yılı itibariyle bölgede tekrar Osmanlılar hakimiyet sürmeye başlamışlardır.

Ancak İran tahtına Nadir Şah’ın geçmesi ve 1735 yılında Osmanlılara karşı zafer kazanması sonucunda Osmanlı bu sefer Kafkaslardan çekilmek zorunda kalmış ve Nahçıvan tekrar İran’a bağlı bir bölge haline gelmiştir.

1736 yılında ise Nadir Şah bölgenin düzenlemesini yeniden yapmış ve Azerbaycan Vilayeti’ni meydana getirmiştir. Ancak Safevilerin 18. Yüzyılda çökmeye başlaması ile birlikte Azerbaycan’da küçük devletler ve hanlıklar ortaya çıkmıştır. 1747 yılında Nahçıvan Hanlığı kurulmuştur.

1800’lü yıllarda ise İran ile Rus Çarlığı arasında meydana gelen savaşlar neticesinde Rus Çarlığı, Nahçıvan ve Revan hanlıkları dışında tüm Azerbaycan’ı işgal etmiştir. Ruslar daha sonra Nahçıvan’a saldırı düzenlemişler ve 1827 yılında şehri ele geçirmişlerdir. Ruslar, bölgenin tüm kontrol kademesini içeren Abbas Abad Kalesi’ni bu şekilde ele geçirmişlerdir. Nahçıvan Hanlığı böylece sona ermiştir ve Rus eyaleti haline getirilmiştir.

1828 Osmanlı – Rus Savaşı sırasında ise imzalanan 1829 Edirne Antlaşması ile Osmanlı devleti de Nahçıvan’ın Ruslara ait bir toprak parçası olduğunu kabul etmiştir. Nahçıvan ve Revan Hanlıkları, Rusların eline geçince Çar’ın iki eyaleti birleştirmesi sonucunda Ermeni vilayeti ortaya çıkmıştır. 1840 yılında bölgedeki şehirlerin de yeniden düzenlenmesi sonucu doğmuş ve Nahçıvan, tekrar gözden geçirilen bir bölge olarak konumlanmıştır.

1844 yılında ise Ruslar yeni bir ıslahat yaparak, bütün Kafkasya’yı tek bir idare altında birleştirmek istemişler ve böylece Nahçıvan da tek bir eyalete bağlanmıştır.

Bu şekilde 1917 yılına kadar devam eden statüsü, Ekim Devrimi’nin patlak vermesi sonucunda Nahçıvan tekrar özerk bir statü elde etti. 1918 yılında yapılan oylamaya göre Kars, Ardahan, Batum ve Nahçıvan halkının Osmanlı’ya katılmaları lehinde oy verdikleri oylama yapıldı. Böylece 1918 yılında Nahçıvan, Kars’a bağlı bir bölge olarak kullanıldı. Ancak bölgeden Osmanlı devletinin de çekilmesi üzerine Milli Şura Hükümeti kuruldu.

Milli Şura Hükümeti Kars, Ardahan, Batum ve Nahçıvan’ı içine alan bir bölgeyi kapsıyordu. 1919 yılındaki Büyük Kars Kongresi sonucunda kurulan şuranın statüsünü devam ettirme kararı alındı. Ancak İngilizler’in Osmanlı’yı işgal etmesinden sonra bu bölgeler ile birleşme sağlanamadı. Bölgedeki kontrolünü tekrar arttıran Sovyetler, Kafkas coğrafyasının kendilerine ait olduğunu Ankara ile yaptıkları anlaşma sonucunda kabul ettirdiler. Sovyetlerin çözülüşüne kadar Sovyet toprağı olan Nahçıvan, 1991 yılından sonra günümüzdeki özerk haline kavuştu.

Hindistan'a dair az bilinen 10 ilginç bilgi yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Nahçıvan’ın Stratejik Önemi

Nahçıvan’ın stratejik önemi her şeyden önce Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan bağlantının kurulmasını sağlayan bir bölge olmasıdır. Nahçıvan ve çevresi, dünyanın en eski yerleşim yerleri arasındadır. Adının Nuh tufanı öyküsünde bile geçtiği bölge, yerleşim tarihi hakkında da bilgi verebilmektedir.

Nahçıvan için bir diğer önemli nokta da, bölgedeki diğer devletler arasında da önemli bir tampon bölge olarak işlev görmesidir. Özellikle Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerilimi tutmak için ideal olan ve Türkiye’nin de bölgeye müdahale edebilmesini sağlayan Nahçıvan, bu bakımdan tarihsel önemini günümüzde de sürdürmeye devam etmektedir. Nahçıvan bu özellikleri bakımından bölge halkları tarafından da Gürcistan, Ermenistan, Türkiye, İran, Azerbaycan gibi ülkelere gitmek isteyenler için köprü görevi görmektedir. Günümüzde ticari anlamda da önemli bir konumda olan Nahçıvan, Asya üzerinden gelen ticari yolların da geçiş güzergahı açısından kullanıldığı bir bölge olabilmeyi sürdürmektedir. Yakın zamanda yeni yolların ve geçişlerin yapılması planlanan Nahçıvan, böylece önemini daha fazla arttıracaktır.

Nahçıvan kenti ve diğer civardaki yerleşmeler modern şehircilik anlayışına göre planlanan ve bu görünümünü günümüzde de koruyan bir yapıya sahiptir. Nahçıvan’ın Azerbaycan ile sınırının bulunmaması ve ayrıca Ermenistan ile uzun ve kapalı sınırlarının olması en büyük sorunu oluşturmaktadır. Ancak bu durum Türkiye üzerinden çözülmektedir. Türkiye’nin Kafkaslara açılmasındaki en büyük nokta olan Nahçıvan bu bakımdan, Türkiye’nin hem ekonomik hem de sosyal gelişmelerini deneyimlediği bir bölge olabilmektedir. Özellikle 1992 yılında açılan Hasret Köprüsü sayesinde Nahçıvan ve Türkiye arasında ulaşım çok daha kolay bir hale gelmiştir. Culfa sınır kapısının açılması sayesinde de doğrudan Hazar Denizi’ne Türkiye’nin ulaşımı kolaylaşmıştır.