On Boğa Hikayesi

Fikir Mühendisi yazdı. 10 Aralık 2022 300 okunma

Öyle zamanlar olur ki; hayatımızın kontrolü, avuçlarımızdan akıp gider. Esasında çok şeyin farkındayızdır olup biten. Ancak kendi enerjimizin, farkındalık düzeyine varıncaya dek, hayatın akışı ve çevremizdeki iyi ve kötü tüm imgeler, benliğimizi ele geçirmeye başlar. Çeşitli hikayelerde yer alan kahramanlar için mutlaka seçenek olarak belirlenmiş yolları okuruz. Düşüncenin hızına erişmeye çalışmak, gözden kaçırdığımız yolların da geç farkına varmamıza neden olabiliyor bazen. On Boğa Hikayesi de, bir kişi ve bir boğa hikayesi aslında, ya da dışarıdan bakıldığında öyle. İçsel aydınlanmanın dış etkenli bir hikayesi şekliyle yardımcısı olan On Boğa hikayesi, bilincimizde yer alan karmaşıklığı çözmek, farkındalığımızı artırmak yönünden oldukça faydalı. Meditasyon ile ruhumuzu arındırmadan önce, her gün sosyal manada kaç parça olarak ruhumuzu ve aklımızı, yanımıza alabildiğimiz şüpheli. Bu anlamda gerçekten eve vardığımızda, yatağımıza uzandığımızda ya da sadece müzik dinleyip gözlerimizi kapattığımızda ne kadar dinlenmiş oluyoruz? Belki bir çarkın dişlisine takılan aklımızın sürüklenip son noktaya varmasını bekliyoruz kim bilir! Oysa uzak diye baktığımız manzaranın belki de tam ortasındayızdır. Varlığın ve bilincin sesi olmaya aday, On Boğa Hikayesi var şimdi sırada...

Kişisel gelişim dünyasının önemli isimlerinden biri olan Osho’nun Zen kültürüne ait bir hikayesi olan On Boğa Hikayesi, aynı yazarın Omega Yayıncılık aracılığıyla okurlarına sunulan “Kendini Bulmak” adlı eserinde yer bulan bir öyküdür. Kendimize dair keşifleri yapmak anlamında, yalnızlığı temel almayan fakat farkındalığı olan bir yalnızlığı kullanmayı seçen insanların gittiği doğru yolu  göstermeye yarayan bir hikayeden bahsedeceğiz. Mistik anlatımlarıyla bilinen aslında anlamlı ipuçlarıyla en zor olan keşfi, yani kendimizi anlamamıza bir rehberdir Osho. Zihnin kontrolünde arzularımızı ulaşmayı hedeflerken, kendimizi bu yörüngeden ayırmamamız gerektiğini de bize öğütler aslında.

Boğayı Aramak

Bir çocuk kaybolan boğasını aramaktadır. Sağa sola her yere bakar. O kadar çok dolaşır ve dikkatini dağıtan unsurla karşılaşır ki arayışına devam ederken, zaman zaman boğanın görüntüsü aklında belirsizleşir. Aramayı onu hatırladıkça sürdürmeye devam eder.

Aklımızı temsil eden bir unsur olarak resmedilen bir boğa, bir çocuk olarak ona sahip olduğumuzu bilsek de zaman zaman kontrolü elimizden kaçan önemli bir varlığımız oluverir. Bize tutsak olmasını isteriz belki, ama özgürlüğünü alıp giden bir boğadan ayrı olamayacağımızı bilerek de bu karmaşaya kendimizi tutsak etmeyi sürdürürüz.

Boğanın Ayak İzleri

Boğa, peşinde ayak izlerini bırakmıştır. Aslında tam olarak kaybolmayı da istememektedir. Çünkü çocuğun peşinde olduğunu bilir. Bu farkındalığa çocuğun da ulaşmasını ister. Çocuk, ne aradığını zaman zaman unutsa da arayış, mutlaka bir ayak iziyle de olsa kişiyi bir yola sokmaya davet etmektedir. Boğanın yeri bilinmese de bu işaretlerin onun için takip edilecek yolun ve hatırlanacak hedefin, ortak evrenden payına düşen bir şans olduğunu görür.

Boğayı Görmek

Üçüncü adımda çocuk boğaya yakın bir noktada durmaktadır. Çalıların arasında otlayan boğaya usulca yaklaşıyor. Adımlarını sessizleştiriyor.

Sessizliği kendi iç dünyamıza geçiş için bir nimet sayabiliriz. Tüm bedenimizi var eden yüce güç ve duyularımızın bize taşıdığı o benlik hissi, kendimize yaklaştığımız ve sessizce dinlemeye başladığımızda ortaya çıkmakta. Yaklaştık ama kaybetmek istemiyoruz çünkü kulak verdik ne olduğumuza ve ne yapmak istediğimize.

Boğayı Ele Geçirmek

Asi bir boğa vardır çocuğun karşısında, güçlü ve dirençli. Çocuk onu kontrol etmek ister ve bilir boğanın istese kendisini ezip geçebileceğini. Bu kadar etkileyici ve zor bir canlıyı durdurmak için kement geçirir ona. Dizginlemesi zor olacaktır, ama bunu dener ve başarır.

İnsan zihni bazen inanılmaz bir potansiyel göstererek, kontrol edilmesi güç bir noktada bizi yalnız bırakır. Onu fark edip üstüne gittiğimizde hem hassas hem güçlü olmak için bir dengeye ihtiyacımız olduğu anlaşılır. Ona sahip olmak için onun da varlığını tanımamız gerektiğini biliriz. Bu anlamda kement kontrolü sağlasa da boğayı kazandırması için yeterli değildir.

Evcilleştirilen Boğa

Boğa başlarda oldukça huzursuz oluyor. Sahibini tanıyor ama bu ele geçirilme hissi, başına buyruk olmaya çalışan bir canlı için hiç de kolay değildir. Bunu gören çocuk, boğayı uysallaştırmak ister. Ona dokunur, hisseder ve anlamaya çalışır. Çocuğun hareketlerini tekrarlarcasına aynı uysallıkla yanıt verir. Şefkatli bir sabır süreci, boğayla çocuk arasında bağ oluşturur.

Zihnimizle uzlaşma sağlamak, önce onun hareketliliğini ve başına buyrukluğunu anlamaya çalışarak gelişir. Bizi kabul eden bir zihnin, beklentimize ve hayalimize yanıt vermesi çok daha uyumlu şekilde gelişim gösterir.

Boğayla Yakınlık Kurma

Çocuk, boğanın dilini anlamış ve sevgisini göstermiştir. Boğa da onu sırtına alarak ilgisine karşılık vermektedir. Çocuk kavalını üfler ve manzarayı seyrederek boğayla ilerlemeye başlar mutlu bir şekilde. Çünkü boğa da sahibini tanımış ve onun ayrılmaz parçası olmuştur.

Boğa, yani zihin, neyi takip edeceğini bilerek çocuğun kontrolünde yol almaya başlar.

Gücümüzü sınayan kendimize ait bir parçaysa, o parçayı kontrolümüze almak için konuştuğu dili anlamakla başlıyor süreç. Bizi yöneten bir zihnin kayıp parçaları uzakta değil, yine bizdedir. Onu fark etmek için bize ait olduğunu sıklıkla hatırlatmalıyız. Onu takip etmek yerine takip edilecek yolu bulmasına izin vermeliyiz.

Boğa Serbest Kalıyor

Boğayla olan o uzun yolculukta boğa, çocuğa belli bir yere kadar eşlik eder ve yoluna gider. Fakat onca arayış, telaş ve karışıklıktan sonra boğayı bulduğuna sevinen çocuk, bunu normal bir durum sayar. Çocuk yoluna devam eder.

Zihin özgür bırakılmıştır ve rehbere ihtiyaç duyulduğunda yine karşısına çıkacaktır. Ama birlikte yol katettiği biz, o kadar ilerlemiş oluruz ki, iki farklı birey gibi saygı duyarak da yolumuzu bilmeye başlarız. Zihin de özgürdür, biz de. Çünkü asıl varılmak istenen yola kadar zihin bizi desteklemiş ve yolumuzda rehberlik görevini tamamlamıştır. Farkındalığımız yerindedir.

Boşluk

Bomboş bir görüntü. Çocuk nerede? Boşluk var.

Bu boşluk, yokluk veya hiç olma durumu değildir. Bir arınmayı ve zihinde yer etmiş fazlalıkları temizlediğimiz anlamına gelen yeni bir sayfanın boş alanlarını temsil etmektedir. Ne kadar çok karalanırsa sayfa içinde arayacağımız şekiller o kadar zor bulunur. Oysa bize zihin yepyeni bir alan açmıştır. Bizi üzen, kıran, kişisel egolarımızı yıpratan, eksik hissettiren her şey geride kalmıştır.

Kaynaktan Su İçen Çocuk

Hikayenin sonlarına yaklaşırken, çocuğun bir pınardan su içtiğini görüyoruz.

Çünkü her şeyin doğalına ulaşmanın mümkün olduğu bir temizlik gerçekleşmiştir. Su, doğanın yeryüzüne bir armağanıdır. Doğanın nimetlerine kendini açan bizler, potansiyelimizi fark ederek, çevremizi de anlamlandırma yoluna gitmeyi öğrenmişizdir artık.

Çarşıda İnsanlarla Konuşan Çocuk

Çocuk burada kayıp boğasını mı sormaktadır? Elbette değil :) Çarşıda insanlarla görüşen, sohbet eden bu çocuk, kişisel bilincin ulaştığı bilgeliği aslında anlatmaktadır bizlere.

Kayıp olanın peşine düşerken, bilincinin izlerini takip eden çocuk, boğayla kurduğu bağ ile zaten çok uzaklara gitmemiştir.

Hayatın pusulası kimi zaman şaşırsa da bizim onu arayacağımız zamana dek bizi bekler. İnsanlarla konuşan çocuk da bu derin aydınlanmayı, yaşadığı bu yolculukta çevresiyle paylaşmaktadır.

Yani meditasyon yolculuğunun en son ve önemli etaplarından biri gerçekleşmiş olur, sırada bunu insanlara açıklamak ve onlara zihinleri üzerindeki gücünü hatırlatmak vardır.