Romantik Üçlü Gezi Rehberi: Venedik, Paris, Sevilla!
Fikir Mühendisi yazdı. 18 Ocak 2021 222 okunma
Hepimizin bu aralar çok bunaldığına, ‘nefes almak için bir yerlere gitmek çok güzel olurdu’ diye aklından geçirdiğine eminim! Bu satırları okurken de; ‘yakın bir yerlere bile gitmeye razıyız, döviz almış başını gitmiş, bu yurt dışı şehirlerine gitme fikri de nereden çıktı ? ‘diye söylendiğnizi de duyar gibiyim. ☺️ Ülkemiz gerçekten cennet gibi ama bari hayallerimizi geniş tutalım derim. Dünya’da da gezilecek çok yer var, daha fala zaman kaybetmeden bir yerlerden başlamalı değil mi? İlk güzergahlarımız; Venedik, Paris ve Sevilla! Avrupa’dan 3 romantik şehir ..
Ee tabi işin içine vize işleri girince daha az yoracak tatil seçenekleri aramanız normal. Bunun için Türkiye'den vizesiz gidilen ülkeler ve şehirleri yazımızı inceleyebilirsiniz.
Bir Masal Diyarı VENEDİK, İtalya
118 küçük adacığın köprüler ve ihtişamlı kanallarla birbirine bağlandığı, İtalya denince gidilip görülmezse olmaz denerek akla gelen rüyalar şehri, Venedik! Ağaç kazıklar üzerine oturtulmuş şehirde 400 köprü ve 180 kanal var. Şehir her sene kış aylarında günlerce sular altında kalıyor, ayrıca her sene de 1-2 milimetre daha suya batıyor. Venedik’e ilk adımınızı attığınızda, şehir sizi hayaller âlemine sürüklüyor. Venedik’i gezilecek popüler yerlerinden sırasıyla keşfetmeye başlamadan önce; muhakkak kendinizi labirent misali dar sokaklara bırakıp kaybolun diyoruz! Bırakın şehir sizi bu dünyadan alıp, sihirli dokusuyla hayaller aleminde gezdirsin!
Vapuretto’lar İle Gölde Romantik Bir Tur!
Venedik’in küçük olması sizi yanıltmasın. Günler boyu aynı yerlerde dolaşıp, buradan ayrılmak istemeyeceksiniz. Artık ayaklarınızı yere basıp, biraz da görülmesi olmazsa olmaz yerleri gezmeye başlayabiliriz. Şehre trenle istasyondan ya da Vapuretto denen küçük teknelerle sahil tarafından giriş yapabilirsiniz. İlk olarak şehrin kalbi San Marco Meydanı’ndan gezmeye başlayabilirsiniz. Meydanın gerçek sahipleri, artık insanlarla çok yakın arkadaş olmuş güvercinler! Meydanın doğu tarafında yer alan ve Altın Kilise diye adlandırılan ‘San Marco Bazilikası’nın duvarları, İstanbul’daki 12 havari kilisesinin resimleri ile süslü ve altın varaklarla kaplanmış durumdadır.
Gotik Mimarı Cenneti’nde Bir Başka İhtişam ‘Dükler Sarayı’
Gözlerinizi; günümüzde müze olarak kullanılan, ihtişamlı tarihe şahitlik etmiş Dükler Sarayın’dan alamayacaksınız. Sarayın zerafeti ‘Gotik‘ mimarisinin en görkemli örneklerinden biri olarak meydanda salınmaktadır. Meydandaki tarihi saat kulesindeki 4 çandan biri, her gün saat 12’de - Osmanlılar’ın geri döneceğini hatırlatmak için - çalıyor! Sante Maria Della Salute Bazilikası da kendine özgü kubbesiyle, Venedik’in sembolü olarak ‘İtalya’da en çok fotoğrafı çekilen yapılardan biri olma’ özelliğini sürdürüyor. Şehrin her tarafına yayılan köprüler içinde ‘Rialto Köprüsü’ şehrin en geniş kanalı olan ‘Büyük Kanalını’nı birbirine bağlıyor. Büyük Kanal; 13. ile 18 yüzyıllar arasında yapılmış tarihi binaların kıyıda 2 km boyunca sıralandığı, Venedik’in en yoğun su trafiğinin olduğu büyük bir su yoludur.
Rengarenk Venedik Maskeleri ve Burano’nun Muhteşem Cam Objeleri!
Venedik’e gidip romantik bir gondol gezisi yapmadan dönerseniz, kendinize haksızlık yapmış olursunuz. Eğer sevdiklerinize ve tabi ki kendinize ☺️ hediye almayı da planlıyorsanız, orijinal Venedik maskelerinden veya dünyaca ünlü - Burano Adası’nda yapılan - cam objelerden alabilirsiniz. Unutmadan söyleyelim; Venedik’e Şubat ayında gitmenin de ayrı bir anlamı var. Bu dönemde giderseniz eğer, Venedik Festivali’nde canlı bir maskeli baloya da eşlik edebilirsiniz. Şehrin her yanı; müzikler, ihtişamlı maskeler ve kostümlerle donanıyor ve festival tam bir karnaval havasında yaşanıyor. Günün sonunda; hayaller ile gerçekler arasında gidip geldiğiniz, dünyada benzeri olmayan eşşiz bir şehrin masalsı aleminde bir düş görmeyi öneriyoruz size! Tek yapmanız gereken, gerekirse uyumadan, Venedik’te geçirdiğiniz her saniyesinin zevkine varıp, her anı aklınıza kazımanızdır! Döndüğünüzde, fotoğraflarınıza ve aldıklarınıza bakarken, bu masal dünyasını görmüş olduğunuza kendiniz bile inanamayacaksınız!
Aşkın Başkenti Kabul Edilen PARİS, Fransa
Dünya romantizminin başkenti Paris, her sene en çok ziyaret edilen şehirler arasında yer almayı sürdürüyor. Tarihin birçok dönemine şahitlik etmiş; sanatın, mimarinin en gözde şehri, sizi kendine çekiyor. Paris’te gidilecek o kadar çok yer ,yapılacak o kadar çok şey var ki! Gitmeden önce not almakta fayda var, aksi takdirde –gidemediğiniz yerler olur ise- aklınız ve ruhunuz orada kalacaktır! Açıkçası başlangıç noktası belirlemek zor olsa da; sakin, romantik, huzurlu bir başlangıç için ‘Sen Nehri ‘uygun olabilir. Sen Nehri, Paris’i tekneyle gezmek ve önemli yapıları yakından görmek için de oldukça cazip bir fırsat sunmaktadır. Nehrin üzerindeki ‘Pont Neuf’ (Yeni Köprü) manzara seyretmek için şehrin en güzel noktalardan biridir.
Eiffel (Eyfel) Kulesi’nin İhtişamı ve Eşsiz Şehir Manzarası
Eminim ki neredeyse herkesin ziyaret için ilk tercihi; dünyanın belki de en çok bilinen, ziyaret edilen yeri, turizmin göz bebeği ‘Eiffell Kulesi’ olacaktır. Fransız devrimin 100.yılı için yapılan bu dev kulenin seyir teraslarından birine çıkıp, Paris’in en güzel manzarasını mutlaka seyretmelisiniz. Gelelim sanata ve müzelere; Paris tam olarak bir müze şehri diyor ve hangisinden gezmeye başlayacağınızı bilemiyorsanız, dünyanın en önemli müzelerinden biri olan ‘Louvre Müzesi’ni tercih etmelisiniz. Etkileyici cam piramitten girişiyle ihtişamlı Louvre’un tamamını gezmek haftalar alabilir. Leonarda Da Vinci’nin ‘Mona Lisa’ eseri başta olmak üzere, eşşiz sanat eserlerini görmek çok farklı bir deneyim olacaktır. Zamanında tren garı olarak inşa edilmiş Orsay Müzesi de; Monet, Van Gogh gibi önemli ressamların eserlerini barındırmakla beraber, bu tarihi mekan içinde gezinirken zamanda yolculuk yapıyor hissine kapılacaksınız.
Monmartre (Ressamlar) Tepesi ve Ünlü Kabare ‘Moulin Rouge’
Güzel Paris manzarasının farklı bir açıdan da keyfine varmak için ‘Sacre Coeur Bazilikası’nın olduğu ‘Monmartre Tepesi’ni (Ressamlar Tepesini ) ziyaret edebilirsiniz . Geçmişte Picasso, Dali, Van Gogh ve Monet gibi dahi ressamlarının stüdyolarının olduğu bu romantik yerde, ‘Moulin Rouge ve Lapin Agile’ adlı dünyaca ünlü eğlence mekanları da yer alıyor. Şehrin her noktasından görülebilen, beyaz travertenli, ihtişamlı ‘Sacre Couer’ bazilikasından gün batımını seyretme fırsatını da kaçırmayın.
Notre Dame Katedrali, Champs Elysees Caddesi ve Versay Sarayı
Yakın zamanda büyük bir yangın geçiren ‘Notre Dame Katedrali‘nin içini ziyaret edemeseniz de muhakkak uğramanız gereken noktalardan biri! Kur bu kadar artmışken, yurt dışında alışveriş yapmak çok zor olsa da, dünyaca ünlü lüks ‘Champs Elysees Caddesi’nde başından sonuna bir yürümek bile sizi kendinizden geçirmeye yetecektir. Caddenin gece ışıklandırılmış halini mutlaka görmelisiniz. Caddenin girişinde; Napolyon tarafından inşa ettirilen ‘Zafer Takı’ ve sonundaki ‘Fransız Devrimi’nin en kanlı olaylarına şahitlik etmiş ‘Concorde Meydanı’ yer alıyor. Zafer takının alt bölümünde ise; 1. Dünya Savaşı’nda hayatlarını kaybetmiş askerler için yapılmış olan ve içerisindeki ateşin hiç sönmediği ‘Meçhul Asker Anıtı’ yer alıyor. Ayrıca içinizdeki çocuğu şımartmak istiyorsanız da; ‘ Walt Disney Parkı ve Stüdyoları’nı gezmek bunun için çok doğru bir adres olacaktır. Şehrin yakınındaki ve Avrupa’nın en büyük ve göz kamaştırıcı sarayı ‘Versay Sarayı’ da görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor. Sarayın, içerisinde - fransız devrimine kadar- tuvalet ve banyo yer almaması gibi farklı bir özelliği var! Tuvalet ve banyo ihtiyacını istenildiği yerde giderme fikri, özgürlük anlayışının farklı bir yansıması olarak görünüyor..Sarayın etrafındaki bahçeler de, saray kadar ilgi görmeyi hak ediyor.
Ünlü Sanatçılar Pera Lachaise Mezarlığı’nda Yatıyor!
Paris’e gelip, ‘onca yer varken mezarlık mı ziyaret edilir?’ diye düşünüyor olabilirsiniz. Fakat ‘Pera Lachaise Mezarlığı’ görsel olarak kafanızdaki bu düşünceleri yıkıveriyor! ;) Edith Piaf, Oscar Wilde, Chopin, La Fontaine, Balzac , Moliere, Jim Morrison, Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın mezarları da bu muhteşem görselli mezarlıkta yer almaktadır. Özellikle Oscar Wilde, mezarı üzerindeki öpücüklerle diğerlerinden çok daha fazla dikkat çekiyor. Mezarın üzerine öpücük bırakmak geleneği yüzünden, mezar artık cam ile kaplanmış durumda! Diğer bir önemli yapı olan; Roma’daki Pantheon Tapınağı’ndan esinlenerek yapılan, Fransızların en önemli dini yapılarından olan ‘Pantheon’, günümüzde de birçok ünlü Fransız ismin mezarını da barındırmaktadır. Dünya’nın döndüğünün ilk deneysel ispatı olan ‘Foucault Sarkacı’nı da görmenizi öneririz. Bu tarihi yapı; dünyanın kendi etrafında döndüğünün kanıtlandığı deneye de ev sahipliği yapmıştır.
‘Paris Opera Binası’, ‘Picasso ve Rodin Müzeleri’, ‘Palais de Tokyo’ ve Diğerleri
Şık mimarisiyle dikkat çeken ‘Paris Opera Binası’ özellikle opera ve bale severlerin ilk tercihleri arasında yer alıyor. Gezilebilecek sayısız müze arasında ise; ‘ Picasso Müzesi‘, ’Rodin Müzesi‘, ‘Modern Sanat Müzesi‘ diyebileceğimiz ‘Centre Pompidou’, ‘Çağdaş Sanatlar Müzesi - Palais de Tokyo‘ ön plana çıkıyor. 19.yüzyılda inşa edilmiş kapalı çarşılarda, Paris halkı ile beraber pasaj, butik, kitapçı ve kafeleri de gezmelisiniz.. Askeri zırh ve silahlara meraklı olanlar için ise; ‘ Les Ivalides’ çok doğru bir adres gibi gözüküyor. İçinde askeri, tarihi müze ve anıtlar yer alıyor, ayrıca Napolyon’un mezarı da bu dev kompleks içerisinde görülebilir. Biraz da, açık havada kendinizi özgür bırakarak gezmeniz gereken, 17.yüzyılın en güzel örneklerinin yer aldığı elit ‘Le Marais’ ve son yılların popüler yeri ‘Pigalle’ bölgelerindeki çok özgün, farklı dükkanları ve restaurantlarında vakit geçirebilirsiniz. Paris; tarih ,kültür,sanat yapıları ve uçsuz bucaksız parklarıyla, gezdikçe daha çok vakit geçirmek isteyeceğiniz, romantik kafelerinde eşşiz lezzetleri tatmak isteyeceğiniz ve hiç geri dönmek istemeyeceğiniz büyülü bir şehir! Yanınıza fotoğraf makinenizi almayı da sakın unutmayın. Kendinizi bu romantik ve sanatsal yolculuğa bırakın! Emin olun, şehrin her yerinde karşınıza ’sizi mutlu edecek bir sürpriz’ çıkacaktır.
Dinlerin Kültür Mozaiği SEVİLLA, İspanya
‘Guadalquivir Nehri’nin yanına kurulmuş; ‘ Endülüs’ denince ilk akla gelen şehir Sevilla, zengin tarihi ve kültürüyle sizi büyüleyecektir. Şehrin keyfine varmak için eğlenceli yerel halkıyla kalabalık turistlerin yoğrulduğu, portakal kokulu sokakların kalabalığına kendinizi bırakın, hayal kırıklığına uğramayacaksınız!
Don Kişot’un (Don Quijote) ve İsyanın Dansı Flamenko’nun Doğduğu Yer
Öyle bir şehirden bahsediyoruz ki; Cervantes’in ‘Don Kişot’u yazdığı, Bizet Carmen, Rossini Sevilla Berberi, Mozart Don Juan, Beethoven Fidello’nun ete kemiğe büründüğü yerdir Sevill! Eşsiz mimarisi içerisinde kendinizi kaybederken, aynı zamanda gurur ve isyanın dansı ’flamenko’nun başkenti olan Sevilla’da, İspanyolların geleneksel yemeklerinden ‘tapas’ı yemenin de keyfine varın! Tarih boyunca farklı ülkelerin ve dinlerin üzerinde yaşadığı bu topraklar, kültür mirasıyla sizi büyüleyecek. Sevilla’nın - yıl boyunca- çok soğuk olmayan iklimi de, şehri her mevsim ziyaret etmeniz için uygun bir ortam oluşturuyor.
Alkazar Sarayı’nın Topraklarında; Ünlü Filmlerin Vazgeçilmez Dekoru
Dünyanın en büyük 3. Katedrali ve dünyanın en büyük gotik katedrali olan ‘Sevilla Katedrali ‘ ve 28 adet çanı olan ‘Giralda Kulesi’yle yolculuğumuza başlıyoruz. Unutmadan söyleyelim, ünlü İspanyol Gezgin ‘Christopher Colombus’un (Kristof Kolomb) mezarı da katedralin içinde yer alıyor. Bu yapılardan sonra, üst katları halen kraliyet ailesi tarafından kullanılan, mimari bir şahaseri ‘Alkazar Sarayı’nı ziyaret edebilirsiniz. 1181 yılında yapımına başlanan saray, halen dünyada kullanılan en eski saray olma özelliğini taşıyor. Diğer bir görülecek yer ise Sevilla’nın İspanya Meydanı’nda olup, İspanya Krallığı’nda yer alan tüm şehirleri temsil eden görsellerin bulunduğu yapıdır. Meydan Arabistanlı Lawrence, Yıldız Savaşları ve Diktatör adlı filmlerde dekor olarak kullanılmıştı.
Orta Çağda Geziyormuş Hissi Veren Şehir !
‘Santa Cruz Mahallesi’ eski yapıları, parke taşları ve verandalarıyla size orta çağda geziyor hissi veriyor. Mahalle girişindeki ‘Kristof Kolomb’ anıtı bütün ihitişamıyla göze çarpıyor. Bir diğer yapı; gözetleme kulesi olarak yapılan ‘Torre Del Torro’, bilinen adıyla ‘Altın Kule’ bugün denizcilik müzesi olarak kullanılıyor. Ayrıca Sevilla’da gezerken; ‘Maria Luisa Parkı’nda bir nefes alıp, dinlenebilirsiniz. Expo için yapılan ‘Alamillo Köprüsü’ şehrin en yüksek yerlerinden biri olarak, çok etkileyci bir Sevllla manzarası vaat ediyor! ‘Metropol Parasol’ ise dünyanın en büyük ahşap binası olması özelliğini taşıyor ve sıcak yaz aylarında isminin anlamında olduğu gibi ‘dev bir şemsiye’ görevi görüyor. Bu arada Sevilla’ya gelip, Flamenko gösterisi seyretmeden, tapas yemeden dönerek, aklınızı Sevila’da bırakmayın..Tarihle yoğrulmuş ve tarihin içinde farklı kültürlerin ve medeniyetlerin kesiştiği şehir olan Sevilla, mimari zenginlik, lezzet, sanat ve çok daha fazlası için bize göz kırpıyor .
Bu 3 romantik ve insanın aklını başından alan şehirle, Dünya turu yolculuğumuza başladık. Bizi takip etmeye devam ederseniz, birbirinden güzel yeni destinasyonalar yakında sizlerle olacak!