Obezite Genetik Midir? Obezite Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Minik Tospik yazdı. 14 Eylül 2021 413 okunma
İnsanoğlu fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal olmak üzere pek çok özelliğini kalıtım yani genler yoluyla kazanmaktadır. Ancak fiziki ve sosyal çevreye ilişkin faktörleri de göz ardı etmemek gerekir.
Yaşadığımız çağın en riskli beden sağlığı sorunlarından biri ‘obezite’dir. Beslenme bozuklukları ve hastalıklar gibi negatif çevresel etkiler obeziteye yol açabilmektedir. Ancak uzmanlar vücut şekli, beden ağırlığı gibi kalıtımsal etkilerin de obeziteye yatkınlığı arttırdığını söylüyor. Bu da demek oluyor ki obezite genetik unsurlardan kaynaklanıyor olabilir.
Şöyle ki; vücut yapısının belirlenmesinde 100 civarında genin etkili rol oynadığı bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur. Ancak elbette dış görünümün belirlenmesinde genleri harekete geçiren unsur çevresel faktörlerdir. Geçtiğimiz yüzyıldan başlayarak hızlı yemek yeme ve abur cubur tüketme alışkanlıkları sadece ülkemizde değil hemen hemen tüm dünya toplumlarında beslenme bozuklukları yaratarak obeziteye yol açmaktadır. Sağlıksız beslenme, daha az hareket etme ve daha az enerji harcama, özellikle ‘genetik yatkınlığı bulunan’ insanları olumsuz yönde etkileyerek git gide daha kilolu olmalarına sebebiyet vermektedir.
Yapılan bazı araştırmalar genlerin kilo sorununa neden olabildiğini ortaya koymuştur. Buna göre anne-babası veya ikisinden biri kilolu olan bireylerin kilolu olma olasılığı yüksektir. Eğer tek ebeveyn kilolu ise çocuğun da kilolu olması % 40 ihtimalken; her ikisi de kilolu ise bu ihtimal % 80 oranına çıkabilmektedir. Kalan oranı yani çevresel faktörleri kontrol etmek ise kişinin kendi sorumluluğuna kalıyor. Birey eğer bedenini sağlıklı tutmak ve ebeveynleri gibi kilolu olmak istemiyorsa, kendi ideal vücut formuna sahip olabilir. Bunun yolu da sağlıklı beslenme ve egzersizden geçmektedir.
Obezite Tam Olarak Nedir?
Genel olarak bakıldığında obezite; vücudun taşıdığı yağ kütlesinin yağsız kütleye oranla çok fazla artmış olması ve beden ağırlığının boy uzunluğuna oranının olması gereken/kabul edilen seviyenin üzerinde bulunması olarak tanımlanabilir.
Kompleks hastalık olarak nitelendirilen bu aşırı kilolu olma durumu yaşam tarzıyla, fiziksel ve sosyal çevreyle ve genetik faktörlerle kendini gösterebilmektedir. Aynı ortamda yaşayan bireylerin vücut ağırlıkları ile ilgili değişiklikler gözlemlendiğinde genlerin obezite oluşumunda rol oynadığı vurgulanmıştır.
Obezite altta yatan nedensel verilere göre 3 alt gruba ayrılır:
- Monogeneik obezite: Gelişme geriliği olmaksızın ileri seviyede şiddetli obezite türü.
- Sendromik obezite: Klinik olarak zekâ geriliği tanılanmış, dismorfik özellikler (kendini çirkin bulma) ve organ anormallikleri gibi ek/ayırt edici özellikleri bulunan obezite türü.
- Poligeneik obezite: En sık görülen, toplumun genelini etkileyen, seviyesi yüksek kardiyovasküler (kalp-damar ile ilgili) hastalık, diyabet riski bulunma gibi sağlık sorunları ile ilişkili olan obezite türü.
Toplumun genelini etkileyen türdeki obeziteyle ilgili olarak yapılan genetik çalışmalarda genler üzerinde belirlenen bazı bölgeler bulunsa da henüz klinik olarak anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Mevcut verilerle söylenebilecek olan bulunan bölgelerin genetik yatkınlığa yol açabildiği ve sık görülen obezitede etkin rol alabildiğidir.
Ayrıca OMAD Diyeti Nedir ve Nasıl Yapılır? adlı yazımıza göz atın!
Aşırı Yemek Yemeye Neden Olan Genler
Genler üzerine yapılan araştırmalar FTO denilen genin, kişilerin aşırı yemek yemeleriyle ilişkili olabileceğini ortaya koyuyor. Tam olarak aşırı yemenin sebebi olduğu söylenemese de bu gene sahip bireylerin diğerleriyle kıyaslandığında % 20 ila30 civarında daha fazla, aşırı yemeye meyilli oldukları; obez olabildikleri ve bu durumun da oldukça yaygın olduğu belirtilmektedir. Ancak yine de aşırı yemek yeme davranışı mutlak olarak FTO geninin varlığına dayandırılamaz. Başka pek çok genin de kilo ile ilişkilendirilmesi mümkün. Öyle ki bazı genler insan vücudunda yağın fazla depolanmasına gerekçe olarak gösterilmektedir.
Obezitede Genetik ve Çevre Etkileri İle İlgili Araştırma
Güney Amerika’da obezite ile ilgili deneysel çalışmalar yürüten bilim insanları obezitenin hem genetik hem de çevresel unsurların etki ettiği kompleks hastalık olduğu yönünde sonuçlara ulaştıklarını belirtmişlerdir. Bu da demek oluyor ki obezite sadece aile büyüklerinden genler yoluyla alınan özelliklerden değil çevresel etkiler ve davranış alışkanlıkları da yol açabiliyor. Amerika’da yaşayanların 1/3 oranında obez olduğu görülmektedir. Yani her üç kişiden biri… Bu oran çok yüksektir. Kaldı ki sadece Amerika’da değil dünyanın pek çok yerinde obezite çağın hastalığı sayılabilecek boyutta yaygındır.
Yaşam Tarzının Genler Üzerindeki Etkileri
Kalıtımsal unsurların aşırı yeme ve obezite yatkınlığını arttırıcı etkisi bulunduğunu belirtmiştik. Ancak yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, spor gibi destek unsurlarla bu yatkınlık törpülenebilir ve daha az etkili duruma getirilebilir. Şayet genetik olarak obez olma olasılığı/riski varsa bunun çözümü için gerekli en temel iki unsur; sağlıklı beslenmek ve düzenli egzersiz yapmaktır.
Öğünleri ve porsiyonları kendi kontrolünüzde tutmak, ihtiyaç fazlası yemek yememek, sağlıklı besinler tüketmek, sağlıksız atıştırmalıklardan uzak durmak ve yanı sıra daha çok hareket etmek, yürüyüş, koşu, aerobik, step, yüzme vb. düzenli egzersizlere hayatımızda yer açmak yapılabileceklerden bazıları.
Obezitede Genetik Etmenler Kader midir?
Her ne kadar bazı gen normlarının obeziteye yatkınlığı arttırdığı belirlenmiş olsa da bilim insanlarına göre genlerimiz on binlerce yıl önceki ile % 99.99 aynı özelliktedir. Yani obezitenin yaygın olarak insanlar arasında riskli biçimde var olması genetik değişimle açıklanamaz. Fakat çevre etmenleri, (örneğin; Tv reklamları) yemek yemeyi özendirerek kişileri daha fazla yemeye itebiliyor. Vücut ihtiyaç fazlası enerjiyi atamayınca da fazla kilolar gelmeye başlıyor. Yeterli ve düzenli egzersiz yapılmaması durumu da obeziteye yol açan etmenler arasında yer almış oluyor.
Demek istiyoruz ki, genler obezite oluşturma riski açısından çevresel etmenlere göre daha az tehlikelidir. Tabi eğer gereken özen gösterilirse... Asıl önemli risk sağlıksız beslenme ve düşük fiziksel etkinliktir. Yani obezite sorunu yaşayan kişilerin her durumda ve herkesten önce kendi yaşam tarzına ve davranış alışkanlıklarına eleştirel olarak bakması gerekir. Çünkü eğer genler obeziteye katkısı artıyorsa bunun sorumluluğu yaşam tarzı ile bu olumsuz duruma katkı sağlayan kişinin bizzat kendisidir. Sonuç olarak obezitede genetik etmenler kader değildir!
Bu yönde gerçekleştirilen deneysel çalışmalar, obeziteye yol açan genlere sahip kişilerin düzenli ve sağlıklı beslenmeyle; etkili ve düzenli egzersiz programıyla son derece sağlıklı ve olağan kiloda hayatlar sürdürebileceğini ortaya koymuştur.
Ayrıca Evde Çalışanlar İçin Kolay Diyet Programı ve Yapılacaklar adlı yazımızı inceleyin!
Obezitenin Kader Olmaması İçin Neler Yapılabilir?
- Hareketli Olmak ve Egzersiz Yapmak
Gün içerisinde devamlı hareket halinde olmak çok önemlidir. Daha doğrusu oturup kalmamak ya da sürekli oturarak çalışmamak… Düzenli egzersiz yapmak, spor faaliyetleriyle uğraşmak veya en azından günde 20-30 dakika tempolu yürüyüş yapmak. Kilo vermek için, gerçekten istenirse kişi kendisine uygun en az 1-2 fiziksel aktivite bulacaktır.
Düzenli egzersiz yapmak fazla kilolardan kurtulmak için çok gereklidir. Bu yolla ihtiyaç fazlası kaloriyi yakmak çok kolay olacaktır. Ayrıca düzenli olarak fiziksel aktivite yapmak daha sağlıklı ve daha mutlu olmayı mümkün kılması açısından da önemlidir.
Her gün orta yoğunlukta yapılacak tempolu yürüyüşler, haftada 1 ya da 2 kez ağırlıkla çalışmak ve kasları güçlendirmek yapılabilecek türden basit egzersizlerdir. Kaslar metabolizmayı hızlandırarak yağ fazlasını yakan hücrelere sahiptirler.
- Sağlıklı ve Dengeli Beslenmek
Sağlıklı ve dengeli beslenme deyince anlaşılması gereken; beden ve ruh sağlığının iyi olması için her gün düzenli olarak beslenmek ve beslenirken vücudun gereksinimi kadar karbonhidrat, protein, vitamin, yağ ve mineral tüketmektir. Ne daha az ne daha fazla! Gereksiz kalori almadan sadece ihtiyaç duyulan enerjiyi vücuda kazandıracak, kilo verme sürecinde katkı sağlayacak ve kilo verme işinin kalıcı olmasını sağlayacak şekilde beslenme alışkanlıkları kazanmak yapılması gerekenlerin başında geliyor.
Düzenli öğün aralıklarına riayet ederek, yemek yeme süresini uzatarak (miktarını değil-süresini), az ama dengeli beslenerek bunu sağlamak imkânsız değildir. İhtiyaç duyulan kalorinin tüm besin gruplarından dengeli olarak alınmasına özen gösterilmelidir. Tam tahıl, sebze, meyve, az yağlı ya da yağsız süt ve süt ürünleri-peynir, yoğurt-, yumurta, balık, beyaz et, yağsız kırmızı et, çiğ kuru yemişler gibi besinlerin her biri puzzle parçaları gibidir. Günlük diyetlerimizde bunlardan bir ya da birkaçına yer vermediğimizde puzzle tamamlanmış olmayacaktır.