Kıtalarla İlgili İlginç Gerçekler - Kıtaların Nüfusu, Ülke Sayısı ve Yüzölçümü
- 20 Kasım 2021
- 451 okunma
Tibet deyince aklınıza ne geliyor? Pek çok kişi için cevap Everest Dağı’nın pürüzlü, karla kaplı zirveleri ya da Dalai Lama’nın eğik başı olabilir. Genellikle dünyanın manevi merkezi olarak kabul edilen Tibet, dünyanın başka herhangi bir yerinden daha fazla Budist keşiş, stupa ve tanrıya sahiptir. Tibet hakkında sizi şaşırtabilecek şeylerin listesi oldukça uzundur; burada görkemli dağların ve kırmızı cüppeli keşişlerin ötesinde hayal gücünüzü canlandıracak çok şey vardır. İşte Tibet ile ilgili ilginç bilgiler…
Gençlik yıllarınızı nasıl geçirdiğinizi hatırlıyor musunuz? Dalai Lama 1950’de, henüz sadece 15 yaşındayken Tibet yaşam tarzını korumak adına pazarlık yaparken 40.000 Çinli askeri savuşturmak zorunda kaldı. Yeni kurulan Çin Komünist rejimi, Tibet’in Çin Halk Cumhuriyeti’nin kalıcı parçası olmasının zamanı geldiğini düşünüyordu. Haliyle birliklerini Tibet’e gönderdi.
Çin yönetimine karşı devam eden direniş, 10 Mart 1959’da Tibet Ulusal Ayaklanması ile doruğa ulaştı. Başarısız isyandan sonra pek çok Tibetli, Hindistan ve Nepal’e sığınmak için Himalayalar üzerinden yola çıktı. İşte 2019, Dalai Lama’nın şimdilerde yurtdışında yaşayan 150.000 kadar Tibetli ile ülkesinden kaçmak zorunda kalmasının 60. Yılını işaret etti.
Tibet hakkında az bilinen gerçekler arasında ülke halkının gerçekten zamanın ötesinde olması vardır. Çoğu Tibetli, atıkları geri dönüştürmenin ve yeteneklerini en iyi şekilde kullanmanın yollarını öğrendi. Tibet’teki atıksız endüstrinin öncüleri, orada yaşayan insanların bunu yıllardır yaptığını çünkü ülkenin daha önce dünyada olmadığını söyler. Daha önce kullanılan ürünlerin çoğu biyolojik olarak parçalanabilir olduğundan ürünlerin geri dönüştürülmesi kolaydı.
Ancak turizm artışının ardından Tibetliler, ülkedeki israfı önleme çabalarına daha fazla odaklanmak zorunda kaldı; şu an kullanılan plastik atıkları toplayan ve fayans, zemin ve duvarlar için malzemeye dönüştüren makineler vardır. Ayrıca atılan kâğıt ve kıyafetlerin kullanılabilir ürünlere dönüştürülmesini içeren ve sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen çeşitli projeler bulunur. Öte yandan tıpkı atık yönetiminde olduğu gibi, Tibetliler son yıllarda kendi kendilerine yeterli hale geldiler. Depreme dayanıklı ve çok az ya da hiç dış malzeme gerektirmeyen evler inşa ediyorlar.
Tibet’e ulaşmanın uçak, araba ya da ‘trenle uçmak’ gibi yolları vardır. Anakara Çin’den Lhasa’ya trenle seyahat etmek en mükemmel gezilerdendir. Pekin’den Lhasa’ya yolculuk çok uzun olmasına rağmen (yaklaşık 42 saat), yolculuk sırasında inanılmaz manzaraları vadeder. Qinghai-Tibet demiryolu en yüksek noktası deniz seviyesinden 5072 metre yükseklikteki Tanggula Geçidi ile dünyanın en yüksek demiryoludur.
Tibet ile ilgili bilinmesi gereken en ilginç bilgilerden diğeri ise turistlerin ‘Tibet Seyahat İzni (TTP)’ olmadan Tibet’e giremeyecek olmalarıdır. Tibet Turizm Bürosu tarafından verilen belge, Tibet Giriş İzni olarak da bilinir. Tabii bu izni alabilmek için kişinin öncelikle Çin vizesine ihtiyacı olacaktır. Tur rotasına bağlı olarak ‘Yabancıların Seyahat İzni’ ya da ‘Askeri Bölge Giriş İzni’ gibi başka belgelere de ihtiyaç duyulabilir.
Pek çok insan, Bhutan ve Nepal gibi komşu Doğu Asya bölgelerine benzer şekilde Tibet’in de çok sayıda tarım arazisi barındıran sakin yerlerden olduğunu düşünüyor. Ancak bu kişilere, ülkenin Çin’in parçası haline geldiğinden beri hızlı gelişme yaşadığını bilmek sürpriz olacaktır.
Altyapısı inanılmazdır ve turistler için neredeyse Everest Dağı Ana Kamp alanına kadar ulaşan düzgün döşenmiş yollar vardır. Nepal, Katmandu’da bulabileceklerinize hiç benzemez; Everest Dağı bölgelerine erişim için zorlu ve tehlikeli yollar geçmek gerekir. Katmandu’yu Şangay’a bağlayan ‘The Friendship’ otoyolu da Tibet’ten geçer. Bu gelişme ve altyapı Lhasa’da görülebilirken ülkenin başkenti yalnızca şehirlerle sınırlı değildir. Yol boyunca en uzak köylerde bile kurulu elektrik ve güneş panelleri bulmak mümkündür.
Tibet’in gizeminin önemli kısmı, ülkenin çok yüksek olması ve dağlarla çevrili olmasıdır. Dünyanın en yüksek sıraları olan ve Everest Dağı’nın da içinde bulunduğu Himalayalar bölgeyi çevreler.
Tibet, ortalama yüksekliği deniz seviyesinden 5000 metre yükseklikte olan, dünyadaki en yüksek noktadır. Bu ülkeyle ilişkilendirilen pek çok zirve vardır. Yalnızca en yüksek dağa değil, en yüksek trene ve en yüksek manastır olan Rongbuk’a da ev sahipliği yapar. Tibet’te dünyanın en yüksek şehirleri arasında yer alan Wenquan’ı da ziyaret etmek mümkündür. Bu yüksek rakımlar Tibet’i ziyaret için çekici faktörlerden olabilir ancak bölgenin diğer yerlere oranla %40 daha az oksijene sahip olmasına da neden olurlar.
Bölgenin konumu nedeniyle basınç daha düşüktür; bu da vücut uyum sağlayana kadar gezginlerin başını döndürebilir, hatta hasta edebilir. Tibetlilerin ise bu rakımdan etkilenmediği, kan akışlarının ise alçak ve deniz seviyesinde yaşayanlardan iki kat daha fazla olduğuna inanılır.
Tibet’in, Çin bölgesi olarak ağırlıklı olarak Çin mutfağına sahip olacağını varsaymak yanlış olmaz. Ancak yine de Tibet’in bölgesine özgü eşsiz mutfağı vardır ve bu mutfak özellikleri ikliminden ve yüksek rakımından büyük ölçüde etkilenir.
Tibet’te yaygın olarak pirinç ya da balık bulmak yerine, mutfağının ‘Yak’ üzerine odaklandığını söylemek mümkündür. Yak eti dışında yak yağı, yak yoğurdu ve onunla yapılabilecek hemen her şey vardır. Esasen yak eti de arazi olarak ülkedeki insanlar için mevcut en iyi seçenektir çünkü zorlu koşullar çeşitli yiyeceklere kolay erişimi zorlaştırabilir.
Yakların soyu tehlikede olmasına rağmen etleri yağsız ve hafif olduğu için Tibetlilere can simidi niteliğinde besin sağlar. Süt ve tereyağı çeşitli mutfaklarda kullanılabilir, hatta kimi zaman dışkıları da kış aylarında yakıt olarak kullanılmak üzere insanlar tarafından toplanır.
Budist inançları yalnızca dini yönlerle ya da manastır ve tapınaklarla sınırlı değildir. Onlar ülke kültürünün temelidir ve maneviyatı aşarlar. Ülkede, çeşitli simge yapılar ve yerler dışında Budizm, insanlar tarafından takip edilen hemen hemen her gelenek ve ritüelde bulunur. Sanatsal tasarımlara ve tablolara, müzik festivallerine ve günlük hayata da yerleşmiştir. Budist inançları hakkında daha fazlasını keşfetmek ve öğretileri keşfetmek için bunlar tapınakların ve Potala Sarayı’nın ötesinde bulmak mümkündür.
Örneğin renkli bayraklar Tibet kültürünün önemli parçasıdır ve yaygın olarak her yerde görülür. Bu bayraklar hakkında ender bilinen gerçek, sadece dekorasyon için dikilmeleri ya da dizilmeleri değil, aynı zamanda barış ve uyumu temsil etmeleridir. Lung Tas olarak da bilinen bu bayrakların asılması barışı, gücü ve şefkati simgeledikleri için ritüeldir. Ayrıca Budist mantraları ve üzerlerinde anlamlı mesajlar vardır ve insanlar bu bayrakların çevreye de iyi niyet yaydığına inanır.
Bu pek çok insan için gerçek ve son derece şaşırtıcıdır ancak Tibet dünyanın üçüncü en büyük su kütlesine ev sahipliği yapar: Asya’nın en önemli 6 nehrinin kaynağı bu ülkededir. Kuzey Kutbu ve Antarktika’dan sonra, üçüncü en büyük su ve buz deposu Tibet’tedir. Bu nedenle bölge genellikle ‘üçüncü kutup’ olarak anılır.
Asya’nın en büyük tatlı su kütlelerinin bölgeden akması, doğal kaynaklarda avantajına katkıda bulunmuştur. Bunun dışında, dünya nüfusunun yaklaşık %47’sine su akışını sağlamaktan sorumlu olduğu sonucuna varılır. Tibet, önemli turistik mekânlar içinde de bulunan birkaç göl ve nehre sahiptir. Bunlar ya bağlantılıdır ya da daha önemli nehirler için başlangıç noktaları olarak hizmet eder. Namtso Gölü, Yamdrok Gölü ve Lhasa Nehri, Tibetliler için yaşam gücü olduğunu kanıtlayan su kütleleridir.
Tibet, yasadışı şekilde işgal altında olan ancak esasında bağımsız devlettir. Uzun yıllardır ne Çin’in askeri işgali bitirmiş ne de Tibet Çin’in egemenliğini kabul etmiştir.
Tibet dili, Çin-Tibet dil ailesinin Tibet-Burman grubuna ait Tibet dili; Tibet, Butan, Nepal ve kuzey Hindistan’ın bazı bölgelerinde konuşulmaktadır.