Ferhan ŞENSOY: Zamanın Ötesinde Muhalif Bir Usta!
Fikir Mühendisi yazdı. 15 Ocak 2021 362 okunma
‘Çok okyanus düşünceler içindeyim’ demiş Ferhan Usta, ben de öyleyim bugün! Ustalara her zaman yaşarken hak ettikleri değerin verilmesi ve hayata karşı pes etmeyen dik duruşlarının ayakta alkışlanmaları gerektiğini düşünüyorum. Nedense -her zaman yaptığımız gibi - sadece arkalarından methiyeler düzülmesine hep karşı oldum. Bu yazıyı yazmak istememin en büyük motivasyon kaynağı da bu düşüncemi gerçekleştirmek isteği oldu. Ferhan Şensoy’un hayata karşı muhalif duruşunu; tiyatrosuna sığınan bir kediye verdiği isimden bile anlamanız mümkün. Beyoğlu’nda yaşanan bir kargaşa anında, sığınmak için Ferhan Usta’nın tiyatrosunu seçen kedinin ismi artık Kedittin Direniş’ti! 😄
Kendi deyişiyle; PERA’DAKİ HAYALET!
Kendisiyle ilgili ne yazarsanız, ne kadar yazarsanız eksik kalacağını bilerek sanatın her yönüyle dolup taşan hayatını kelimelere dökmeye başlayalım. Tiyatro,sinema ve televizyon oyuncusu, roman deneme TV dizisi ve film senaryo yazarı, bunların yanı sıra; oyunlarının müziklerini de yaptığını çok iyi bilmeme rağmen; trompet, piyano, akordeon, mandolin, bağlama, gitar, mızıka çalabildiğini öğrendiğimde, bu duruma şaşırmamam gerektiğini bir kez daha hatırladım. Kendi deyişiyle; Pera’daki Hayalet’in yaşam öyküsünü aşağıda okuyabilirsiniz.
Ferhan Usta’nın Hayatındaki İLK’ler!
Ferhan Şensoy 26 Şubat 1951 yılında Samsun’da doğdu. Evlerinin altında sinema olması sayesinde küçüklüğünde çokça film seyretmiş oldu. Annesi ilk okul öğretmeni, babası o dönemin Çarşamba Belediye Başkanı ve tüccardı. İlkokulu Çarşamba’da bitirdi ve liseye Galatasaray lisesinde başladıktan sonra geri dönüp Çarşamba Lisesinden mezun oldu. Bu dönemde ilk öykü ve şiirleri Yeni Ufuklar ve Soyut dergilerinde yayınlandı. 1970 yılında skeçleri tiyatro dünyasında bir okul olarak kabul edilen Devekuşu Kabare’de oynanmaya başlandı. 1971 yılında ‘Grup Oyuncuları’ çatısı altında ilk profesyonel oyunculuk deneyimini yaşarak sahneye çıktı. Aynı sene ‘Güm Güm Güm’ oyunuyla da ilk yönetmenlik deneyimini yaşadı. Aynı dönemde; okuduğu Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü’nü yarıda bırakıp, 1974 yılında Fransaya giderek, Strasbourg Devlet Tiyatro Okulu’nu bitirdi. Ce Fou De Gogol oyunu ise; 1975 yılında Montreal’de kendisine ‘En İyi Yabancı Yazar’ ödülünü getirdi. Bu oyun 1974 yılında Theatre Patriote’de ve 1975 yılında Radio Canada’da iki kez sahneye kondu. Monique Mercure bu oyundaki rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülüne sahip oldu. Ferhan Usta aynı dönemde, Kanada hükümetinin kendisine sunduğu vatandaşlık teklifini reddetti. 1975 yılında Harem ‘Qui Riot’ adlı müzikalde oynadıktan sonra Türkiye’ye döndü.
Türk Televizyonları’na İlk Çıkış, Sinemaya İlk Adım, İlk Kitap, İlk Kabare!
1976’da Türk Tiyatrosu’nun en köklü ve en değerli tiyatrolarından biri olan ‘Ali POYRAZOĞLU Tiyatrosu’ için ‘Dur Konuşma Sus Söyleme’ oyununu yazdı ve bu oyunda sahneye de çıktı. Kendi yazdığı skeçlerden birinde oynadığı garson rolüyle; Ali Poyrazoğlu’yla beraber ilk kez televizyon ekranlarına çıktı. Nisa SEREZLİ -Tolga AŞKINER Tiyatrosu’nda da çeşitli oyunlarda sahnede yer almaya başladı. Bu dönemde skeç yazma işine ağırlık verdi. TRT Televizyonu ve ‘Devekuşu Kabare’ için yazmayı sürdürdü.1978 yılında kendi hayatından esinlenerek yazdığı ilk kitabı ‘Kazancı Yokuşu‘ yayınlandı ve büyük ses getirdi .’’Kızını Dövmeyen Dizini Döver’’ ile Temel Gürsu yönetmenliğnde sinemaya ilk adımını attı. Aynı yıl Mete İNSELEL ile birlikte Anyamanya Kumpanyası’nı kurdu fakat çok sürmeden bu tiyatrodan ayrıldı. TRT için yaptığı ‘Bizim Sınıf’ dizisinde öğretmenlerin manevi haklarına hakaret ettiği öne sürülerek dizi yayından kaldırıldı. Bu sebeple ‘Evdekiler ve Giyim Kuşam’ dizleri de TV ekranlarına gelemeden arşive kaldırılmış oldu. 1979 senesinde Ayfer FERAY Tiyatrosu’na geçen Ferhan Şensoy kendi yazdığı ‘Hayrola Karyola’ oyununda sahnede de yer aldı. ‘Dedikodu’ adlı kabare gösterisini ise; çok değerli oyuncularımız Adile NAŞİT, Perran KUTMAN, Pakize SUDA, Sevda KARACA gibi unutulmaz isimlerle beraber STARDUST Gece Kulübü’nde sergiledi.
En Memnun Olduğum Başarım Der Usta : ‘Ortaoyuncular Tiyatrosu’
14 Mart 1980’de; Ferhan Şensoy tarafından ‘en memnun olduğum başarım’ diye nitelediği Ortaoyuncuları kurdu. Kendi yazıp yönettiği ‘Şahları da Vururlar’ oyunuyla ‘Avni Dilli Juri Özel Ödülü’ ve Dergi 13’ün En Başarılı Oyun Ödülü’nü aldı. Bu oyunun müziklerini de; yine bir başka duayen , MFÖ Grubu’nun usta müzisyenlerinden biri olan Fuat Güner’le beraber yazmışlardı. Oyunda İran’da yaşanan politik çalkantılı dönem mizahi bir dille aktarılıyordu. Oyun 1983 yılına kadar, 3 yıl boyunca sergilendi. Oyunun sahnelenmesi devam ederken de; 1981’de ‘Ortaoyuncuları Yayınları’ndan basılan ‘İLK’ kitap oldu. Bu arada; Ortaoyuncular çatısı altında kurduğu ‘Nöbetçi Oyuncular’ grubu sayesinde yeni tiyatro oyuncularının yetişmesine de öncü oldu.1981 yılında bir memurun ayakta kalabilme savaşını anlattığı ‘Parasız Yaşamak Pahalı’ ve kendi halinde bir bakkalın marketler zincirine açtığı sevimli rekabeti anlattığı Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı’yı yazıp yönetti ve oynadı.
Yazmaya, Oynamaya, Yönetmeye ve Ödüllere Doymadı!
Küçük Sahne’nin 30. yılı için sahnelediği ‘Eski Moda Komedya’ oyunundaki performansıyla Tiyatro 81’in ‘En İyi Oyuncu Ödülü’nü kazandı. 1982 yılında Nöbetçi Tiyatro çatısı altındaki oyuncularla beraber ‘En Büyük Romülüs Başka Büyük Yok’ oyununu sahneledi. Aynı yıl ‘Kiralık Oyun’ adlı oyunu kendi yazdı, yönetti ve müziklerini de yaptı. 1983 yılında askere alındı. Askerlik sonrası Bertolt Brecht’in şiirlerinden esinlenerek; ‘Anna’nın Yedi Günahı’ , ‘Fırıncı Şükrü Deli Vahap ve Ötekiler’i yazıp yönetti. Bir sene sonra ‘Afitap’ın Kocası İstanbul ve İstanbul’u Satıyorum’u yazıp yönetti. ‘Şahları da Vururlar’ 5 sene sonra tekrar sahnelenmeye başladı. Televizyon için ‘Köşe Dönücü’ adlı bir dizi yazdı ve dizide de oynadı.’Hayrola Karyola’ oyununu da tekrar sahnelemeye başladı.1985 yılında ‘Aristofones Eşek Arıları’nı yeniden yazarak ve Çehov kurgusu ‘Çehov’lardan Bir Demet’i sahneleyerek geçti. 1986’da Güldeste şiir “kitabını yayınladı. Kitapta 1985’e kadar anılarını, kendine has şiirsel bir dille okurlara aktardı. Grup Gündoğarken ve Hümeyra ile birlikte ‘İçinden Tramvay Geçen Şarkı’ oyununda beraber sahnede yer aldı . Oyunda 2. Dünya Savaşı sırasında yasaklanmayan bir tiyatrocuya gönderme yaparak, dönemin Türkiye’si mizah yoluyla anlatılıyordu. 1986 yılı ise; farklı sanat alanlarında yoğun olarak ürettiği bir sene oldu. TV için Şekip Bey’i yazdı ve oynadı. Daha evvel tiyatroda oynadığı ‘Parasız Yaşamak Pahalı’ oyununu sinema için senoryolaştırdı ve beyaz perdeye aktardı. Sonrasında ‘Bir Bilen’ filmini çekip, 'Ayna Merdiven' kitabını da yayınladı .
Ortaoyuncular’ın Evi ‘Şan Tiyatrosu’ Yandı!
Ferhan Şensoy ‘Muzip Müzikal’ adlı müzikal ile dikkatlari üzerine fazlaca çekti ve tutucu kesim tarafından önce mektup sonrasında telefonla tehditler aldı. İsmini o dönem geçerli olan ‘Muzır Neşriyat Kanunu’ndan alan oyunun oynanması esnasında sahneye saldırılar başladı.1987 yılında 77. oyun sonrasında oyunlarını sahnelediği; 1953’te perdelerini açan, geçmişte Münir Nurettin’in yönettiği Klasik Türk Müziği Konserleri verilen, ‘Yedi Kocalı Hürmüz’, ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’, ‘Hababam Sınıfı Müzikali’ gibi 1980’lerin ünlü müzikallerine ev sahipliği yapan ve sonrasında Ferhan ŞENSOY’UN Ortaoyuncuları’nın adeta evi sayılan ‘Şan Tiyatrosu’ şüpheli bir şekilde yandı. Ne ilginçtir ki bu konuda dava Ferhan ŞENSOY’a açıldı ve kendisi muzır oyunlar yazmak ve oynamak suçu nedeniyle 21 gün hapis cezası aldı.
‘Ferhangi Şeyler’ O Zor Günlerde Doğdu!
Şan Tiyatrosu yandığında; ‘Muzır Müzikal Oyunu’nu kapalı gişe oynuyordu ve haftalarca sonrasının biletleri bile satılmıştı. Tabi ki -yangın sebebiyle- bilet paralarının seyircilere iade edilmesi gerekiyordu. Parayı ödeyebilmek için acilen yeni bir oyun oynaması gerekiyordu. Ferhan Şensoy yangının sonrasındaki gün ‘Ferhangi Şeyler’i yazmaya başladı. Prova bile yapmadan oyunun afişini yaptırıldı. Muzır Muzikal’den bilet iadesi yapılması gereken seyirciler, biletlerini ‘Ferhangi Şeyler’ biletleriyle değiştirdiler ve oyunun başlamasına bir hafta kala ilk oyunun tüm biletleri tükendi. Bu arada oyunun ikinci perdesi henüz tamamlanmamıştı. Güncel gazetelerin yorumlanması fikri; ‘Ferhangi Şeyler’in sürekli güncel kalmasını ve 23 senedir rekor kırarak oynanmasını sağladı. Eğer hala izlemeyenlerdenseniz, ilk fırsatta ‘Ferhangi Şeyler’i ve büyük ustayı sahnede izleyin derim! Pandemi sonrası kendinize vereceğiniz en güzel hediyelerden biri; ‘Pera’nın Hayaleti’ni yani Ferhan Usta’yı tekrar sahnede görmenin keyfi olabilir.
Bir Dönemin Kült TV Dizisi ‘VARSAYALIM İSMAİL’ PARDON YANİ!
Muzikal sonrası bugüne kadar aralıksız sergilenen tek kişik oyunu ‘Ferhangi Şeyler’i oynamaya başladı. Ve televizyona yaptığı; unutulmaz ‘Varsayalım İsmail’ dizisiyle, Nokta’nın ‘Doruktakiler Ödülü’ne layık görüldü. Düş ile gerçeklik arasında gidip gelen dizi absürt mizahın en önemli örneklerinden biriydi. 1988 yılında yeniden yazdığı ve ne yazık ki artık aramızda olmayan iki önemli oyuncu Minur ÖZKUL ve Erol GÜNAYDIN ile birlikte sahne aldığı ‘İstanbul’u Satıyorum’ ile ‘Ulvi Uraz Ödülü’ ve ‘ Sanat Kurumu’ ödülünü kazandı. Aynı dönemde ‘Düşbükü’ kitabını yayımladı. ‘Keşanlı Ali Destanı’nı İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahneye koydu. Anca Visdey’in ’Don Juan ve Madonna Oyunu’nu Fransızcadan çevirdi ve sonrasında hayatını birleştirdiği Derya Baykal ile beraber oynadı. 1989’da; ‘Ferhangi Şeyler’ ve ‘İstanbul’u Satıyorum’ oyunları Avni Dilligil, İsmail Dümbüllü, Nasreddin Hoca Mizah, Kültür Bakanlığı Juri Özel, Hey Girl Dergisi Yılın Oskarları ödüllerini kazandı.
Ve Kavuk Sahibini Buldu: Büyük Usta Münir ÖZKUL’ dan, Ferhan ŞENSOY’a!
Ferhan Şensoy, tarihi Ses Opereti’ni onardı ve ‘SES 1985’ adıyla açarak günümüze kadar tiyatroya hizmet etmesini sağlamış oldu. Türk Tiyatrosu’nda ‘Orta oyunculuğu’ geleneğinin simgesi ‘kavuk’ Minur Özkul’dan Ferhan Şensoy’a geçti .Kavuk; ilk sahibi Hasan Efendi tarfından Ses Tiyatrosu’nda İsmail Dümbüllü’ye devredilmişti. Yıılar sonra gelenek devam etti ve Ferhan Şensoy da kavuğu Ses Tiyatrosu’nda Rasim Öztekin’ verdi. 1990 yılında Yavuz Özkan yönetmenliğinde ve Sezen Aksu’yla baş rol oynadığı ‘Büyük Yalnızlık’ filmiyle, ‘Doruktakiler ve Altan Erbulak Ödülleri’ni kazandı. Pierre Henri eserlerinden esinlenerek yazdığı yorgun Matador’u sahneye taşıdı. 1991 yılında ‘İstanbul’u Satıyorum’ eseri Tomris Uzar tarafından İngilizce’ye çevrildi. ’Fındık Gemisi ve Fındık Kabuğu’nu yönetti ve oynadı. ’Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı‘ kitabıyla yine bir ödül sahİbi oldu: Nokta Dergisi Zirvedekiler!
İngilizce Bilmeden Hepinize ‘I love you!’!
1992’de; ‘İngilizce Bilmeden Hepinize I love you’ kitabını yayınladı ve bu arada yazıp yönettiği, ‘Köhne Bizans Operası’nda oynuyordu. ’Ferhangi Şeyler’i oynamak için çok uzakları, Sydney ve Melbourne’u ziyaret etti. 1993’te; ‘Şu Gogol Delisi’ oyununu Türkçe yazdığı ‘Avni Dilligil En İyi Özgün Oyun Ödülü’nü müzesine götürmesini sağladı. ’Ferhangi Şeyler’ de ‘Altın Objektif Ödülü’nü alarak ödül alma geleneğini bozmamış oldu. Aynı sene ‘Kaybet Kazan’ adıyla ATV’de bir yarışma sundu. 1994 yılında; bir gemiyi ‘İçinden Dalga Geçen Tiyatro’ adıyla, tiyatro haline getirdi ve bu projesiyle de ‘ İsmail Dümbüllü Ödülü’ne layık görüldü. Geminin 2 katını da bar olarak kullandı ve ’Kırkambar Gece Tiyatrosu Kabaresi’ni burada sergiledi. 1995 senesinde ise; ‘Akşam Tıraşı’ adlı programı Flash TV’de sunmaya başladı. Yazıp yönettiği, ‘Felek Bir Gün Salakken’ oyununun dünya prömiyerini, doğduğu Samsun ilinin Çarşamba’sında yaptı. Kanal D Televizyonu için ‘Boş gezen ve Kalfası ‘adlı diziyi yazdı, oyun ‘Kültür Bakanlığı En İyi Topluluk Ödülü’nü kazandı. 1997 yılı ‘Ferhangi Şeyler’le ‘En Başarılı İletişimciler Ödülü’ ve ‘En İyi Deneme Yazarı Ödülü’ne layık görüldü..1998’de; ‘Çok Tuhaf Araştırma Oyunu’nu sahneye koydu.
‘Fişne Pahçesu’ Çehov Lazdır Laz Kalacaktır!
‘Ferhan Şensoy TV’ adlı tek kişilik programı, Cine 5’de yayınlanmaya başladı. 2000 yılına geldiğimizde; Çehov’un Vişne Bahçesi’ne Karadeniz bakış açısıyla; ‘Fişne Pahçesu’ Çehov Lazdır Laz Kalacaktır’ adıyla farklı bir yorum getirdi. ‘Sahibinden Satılık Birinci El’ ortaoyununu yazıp yönettiği 2001 senesinde; kızları da bu oyunla ilk kez profesyonel olarak sahneye çıktılar. Bu oyunla da, ‘Avni Dilligil En İyi Yazar Ödülü’nü kazandı. 2002’de; ‘Kahraman Osman ve Biri Bizi Dikizliyor’ oyunlarını yazdı. ‘Beni Ben mi Delirttim’ oyunu 2003 yılında sahneye kondu. 2004 yılında’ Şans Kapıyı Kırınca’ adlı filmde oynadı ve ‘Uzun Donlu Kişot’ oyununu sahneledi. Senaryosunu kendi yazdığı ‘Pardon adlı film’de başrol oynadı. 2005 yılında 3 kitap birden yayınladı; Eşeğin Fikri, Hacı Komünist ,Elveda SSK. ‘Nasreddin Hoca Altın Eşek Gülmece Ödülü’ de bu sene onun oldu.. ’Aşkımızın Son Durağı ‘ da 2006’da sahnelendi. Kendi yazdığı ‘Fername’ 2007 yılında seyircisiyle buluştu. ‘Son Ders Aşk ve Üniversite’ filminde 2008 yılında oynadı. 2009’da ‘Bilimsel Kurgusal Güldürü’yü yazdı yönetti ve oynadı. Bu oyunla ‘34. İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri’nde ‘Yılın En İyi Yapımı, En iyi yönetmen ve En İyi Oyuncu’ ödüllerine layık görüldü. ‘Ruhundan Tramvay Geçen Adam’ ve ‘İşsizler Cennete Gider’ 2010 yılında tiyatroda seyirciyle buluştu. 2012’de ‘Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği’ni yazıp sahneye koydu ve oynadı. ‘Başkaldıran Kurşunkalem’ kitabı 2012, ‘Kedittin Direniş’ 2015, ‘Gece Deste’ 2019 yıllarında Orta Oyuncular Yayınevi tarafından yayımlandı.
Günaydın Mutfak! Günaydın Bulaşıklar! Günaydın Lan Yaşamak!
Pandemi dönemindeki ruh halimize çok uygun olarak; bir Ferhan ŞENSOY kültü haline gelmiş birkaç sözü, kendi kendime tekrar ederek başlıyorum her sabah bu günlerde😊 ‘Günaydın Mutfak! Günaydın Bulaşıklar! Günaydın Lan Yaşamak!' Bir nevi ‘gene başlıyoruz’ diyerek, her güne! Böylesi sıkıntılı bir dönemde ‘Sanat İyileştirir’ inancımızla, Türk Tiyatrosu’nun Dahi Ustaları’ndan Ferhan ŞENSOY’u anlatalım istedik. ŞENSOY, tiyatroların faaliyette olmadığı bu dönemde, Spotify üzerinden kendisine gelen soruları yanıtladı. Keyifle dinleyebilir, kendisi bu konuya ‘haklı olarak’ kızsa da Youtube’a düşen oyunlarının videolarını izlemenizi öneririz.
Yaşayan bir efsaneyi yazmak keyifli olduğu kadar insanın omuzlarına sorumluluk da yüklüyor! Üstelik yazdığın kişi Ferhan ŞENSOY gibi sanatın bir çok dalına dokunup, dokunduğunu mizah yoluyla başka sihirli bir şeye dönüştürüyorsa! Sadece ‘Ferhangi Şeyler’in bile, tek başına bu ülkeye ve sanat severlere verilmiş bir hediye olduğunu düşünüyorum. Ustalara saygı duymayı, hayatına prensip edinmiş bir büyük ustanın hikayesini anlatmaya çalıştık. Umarız büyük usta, hem gülüp hem düşüneceğimiz daha çok eser üretecek! Yine O’nun eserlerinden birkaç kelimeyle bitirelim yazımızı;' Hepimiz biraz balık, biraz bahar nezlesi, biraz şiir, bir o kadar parasızlık’. Çok Yaşa Sen Ferhan Usta!