Türk Tiyatro Tarihine Damga Vuran Kadınlar

Fikir Mühendisi yazdı. 23 Ocak 2021 658 okunma

Onlar sahnelerin parıldayan yıldızları! Onlar bir mesleği kadınlar için var eden ustalar! Bu yazımızda; kadınların sahneye çıkmalarının yasak olduğu dönemden başlayarak, günümüze kadar uzanan tüm masalsı kadın kahramanları beraber tanıyalım istedik. Onlar her zaman tiyatro sahnesinde olsalar da; bazen bir TV dizisiyle evlerimize kadar girip, yarattıkları hayal karakterlerle milyonların gönlüne taht kurdular! Ve belki de çoğumuz Onlar’ı sadece bu dizilerden tanıdı ve oyunculuklarını da ekranda gördükleriyle sınırlı sandı! Ama anlattıklarına ve yaptıkları işlere bakılınca, esas mutlu oldukları ve devleştikleri yerin tiyatro sahneleri olduğunu görüyoruz. Ortak yanları ise; özel hayatlarında yaşadıkları mutsuzluklara, çalkantılı dönemler rağmen, hiç yılmadan, inandıkları yolda ilerlediler ve sahne tozuyla yoğrulan bir ömür tükettiler veya tüketiyorlar! Artık bu dünyadan ayrılmış olanları rahmet ve sevgiyle anıyor, halen dimdik ayakta sanatını icra edenlerin de önlerinde saygıyla eğiliyoruz! Şimdi 19.yy başlarından itibaren, kadınların sahnelerdeki bu onurlu varoluş mücadelesini başlatan oyuncularımızdan itibaren, günümüze kadar ‘kimler gelmiş, kimler geçmiş’ tanımaya başlayalım. Bakalım ‘aaa ben bu kadar iyi ve usta bir tiyatro oyuncusu olduğunu bilmiyordum’ dediğiniz kimlerle tekrar tanışacaksınız! Ama ilk önce sizleri; tiyatro sahnesinde kadınların var olabilmesi için hayatları pahasına mücadele veren, Türk tiyatro ve sinemasının ilk kadın oyuncuları, ilk üç kadın ustası ve yetenekli, akıllı, çalışkan ve cazibeli kadınlarıyla tanışmak istedik sizleri..Keyifli okumalar dileriz!

1. Sahneye Çıkan İlk Müslüman Türk Kadını: Afife Jale

Dârü’l-bedâyi-i Osmânî (Darülbedayi), 27 Ekim 1914 tarihinde İstanbul Belediyesi çatısı altında, konservatuar olarak açılan ilk tiyatro okuludur. Daha sonraları okul kimliği bir tiyatro topluluğuna dönüşmüştür. Bugünkü adı ise; İstanbul Şehir Tiyatroları’dır. Afife Jale; Darülbedayi’nin 1918’de tiyatro kursları sınavını kazanarak, oyunculuk serüvenine ilk adımı atmıştır. O dönemde Müslüman kadınların sahneye çıkması yasaktı. Fakat Darülbedayi; sadece kadınlara özel gösterilerde oynayacakları açıklamasıyla, Müslüman kadınları da oyuncu kadrosuna aldı. Bu şekilde alınan 5 Müslüman kadından 3’ü kursu bıraktı, biri tiyatronun suflör kadrosuna geçti ve Afife Jale ise stajyer oyuncu kadrosuna alındı.

Müslüman Kadınlara Oyuncu Olma Hakkı Cumhuriyet Dönemi’nde Verildi!

Sahneye çıkan ilk Türk kadını olarak tarihe geçtiği rolü ise bir zorunluluk sonucu aldı! Nisan1919’da Kadıköy’deki Apollon Sineması’nda ilk gösterimi yapılacak bir oyunda, oyuncu Eliza Binemeciyan’ın Paris’e gitmesi sebebiyle, onun yerine ‘Jale’ takma adıyla sahneye çıkı. Daha sonraki haftalarda farklı oyunlarda sahneye çıkmaya devam ederken, tiyatroya polis baskını olması sebebiyle kaçmak zorunda kaldı.Ve devletin ‘Müslüman kadınlar kesinlikle sahneye çıkmayacak’ bildirisinin tiyatro yönetimine ulaşmasıyla, ne yazık ki işten çıkarıldı! Yasaklı olduğu için sıkıntılar ve hastalıklar yaşamaya başladı. Doktorunun morfin tedavisi uygulaması sebebiyle de; maalesef oyuncu olmanın bedelini, morfin bağımlısı olarak ödedi. 1923’te Cumhuriyet ilan edilene kadar,  farklı birkaç tiyatro ile Anadolu turnelerine çıktı. Ve Cumhuriyet’in ilanıyla; Müslüman kadınlar da oyuncu olarak sahneye çıkma özgürlüğü kazandılar. Fakat sahne yasağı kalkana kadar geçen zaman içerisinde, morfin sebebiyle sağlığı bozuldu ve oyunculuğu bırakmak zorunda kaldı. Ünlü besteci Selahattin Pınar ile 1929’da başlayıp,1935’e kadar devam eden bir evlilik yaşadı. Evliliği de morfin bağımlılığı sebebiyle biten Afife Jale, bu illetten kurtulamadı ve dostları tarafından Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yatırıldı ve 1941’de bu hastanede vefat etti. Ne talihsiz bir hayat değil mi? O dönemlerin Türkiye’sinde, oyuncu olmanın bedelini bence çok ağır ödemiş! Yapı Kredi Bankası,1997 yılından itibaren Afife Jale’nin anısına saygıyla; ‘Afife Tiyatro Ödülleri’ düzenlemektedir. Yine 2016 yılında; ‘20. Afife Tiyatro Ödülleri Töreni’nde, ‘Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü’ ve ‘Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu’ ödüllerini, o yıla kadar almış olan 20 oyuncu Afife Jale olarak poz verdiği bir fotoğraf çekimi yapılmıştır. Bu fotoğraflardan oluşan, ‘ Afife Jale'ye Saygı’ adlı fotoğraf sergisi hazırlanarak, tiyatro severlerle buluşmuştur. Yine sanatçının anısına yapılan eserler arasında; Afife Jale Bale Süiti (1998) ve ‘Afife’ adlı müzik albümü, 2008 yapımı ‘Kilit’ filmi bulunmaktadır. Can Dündar ise 2013 yılında; Selahattin Pınar ile İlişkisini ‘Yüzyılın Aşkları: Afife ve Selahattin’ adlı belgeselde anlatmıştır.

2. Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Kadın Oyuncusu: Bedia Muvahhit

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın tiyatro oyuncusu Bedia Muvahhit, 16 Ocak 1897’de İstanbul, Moda'da hayata gözlerini açmıştır. Asıl adı Emine Bedia Şekip olup, Babası, Şekip Bey ve annesi Refika Hanım'dır. Küçük yaşta Fransızca ve Rumca öğrenmesi için ailesi tarafından kendisine özel dersler aldırılmıştır. Kadıköy Terakki Mektebi ve Notre Dame de Sion Lisesi’nde eğitim görmüştür. Henüz öğrenci olduğu yıllarda kurulan Telefon Şirketi’nde çalışmaya başlayarak, yine bir ilk’e imza atmış, bu şirkette çalışan ilk kadınlardan biri olmuştur. Genel olarak hayatına baktığımızda da; hayatı boyunca ilklerin kadını olmayı tercih ettiğini görüyoruz.

1914’te Darülbedayi’ye girmeyi başardı. 1921 yılında; Erenköy Kız Lisesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı ve yine aynı yıl aktör Ahmet Refet Muvahhid ile evlendi, bir oğlu oldu. 1927’de eşi vefat edince; ikinci evliliğini 1933 yılında Avusturyalı Ferdi Friedrich Von Statzer ile yaptı. İkinci eşi de sanat camiasındandı, Şehir Tiyatroları’nda, besteci ve piyanist olarak görev yapıyordu. Bu evliliği ise1951 yılında,18 yıl sonra boşanmayla sonuçlandı. Tekrar ‘Muvahhit’ soyadını kullanmaya başladı.

İzmir, 1923: Atatürk, ‘Türk Kadınları Neden Sahneye Çıkmıyor?’

1923’te Darülbedayi’nin İzmir turnesi sırasında; orada bulunan Atatürk’ün, ‘Türk kadınlarının neden sahneye çıkmadıklarını sormasıyla‘ oyundaki rolüne, bir gece içinde hazırlanarak sahneye çıktı. ’Ceza Kanunu’ isimli oyunda ‘Sacide’ rolünü oynayarak, Cumhuriyet döneminde sahneye çıkan ‘İlk Müslüman Türk Kadını’ oldu. Bu oyundaki rolüyle, tiyatro kariyeri de başlamış oldu. Yine aynı yıl, 1923’te; batı tarzında Türk Tiyatrosu’nun kurucusu kabul edilen oyuncu, yazar ve yönetmen Muhsin Ertuğrul'un teklifiyle; ilk sinema filminde de rol almıştır. İlk filmi; ‘Halide Edip Adıvar'ın romanı ‘Ateşten Gömlek’ten sinemaya uyarlanmıştır. Böylelikle; Türk sinemasının da ilk kadın oyuncularından biri olmuştur. 1923’te tiyatro sahnesinde de; ‘Shakspeare’in Othello'sunda ‘Desdemona’ rolünü oynamıştır. Ve bu oyundan itibaren Dârülbedayi çatısı altında sürekli olarak oyunculuk yapmaya başlamıştır. Atina'da ‘Desdemona'yı Rumca oynadı ve pek çok yurtdışı turnelerde görev aldı. Ayrıca pek çok tiyatro eseriyle ilgili tercüme ve adapte çalışmaları da vardır.

1987 yılında Devlet Sanatçısı ünvanı alan Bedia Muvahhit; ilk sahneye çıkışından emekli olana kadar geçen yıllarda, pek çok ödül kazandığı, 200’ü aşkın oyunda ve sayısız sinema filminde rol almış,1975’te Şehir Tiyatroları’ndan emekli olmuştur. Usta oyuncu, bir ev kazası sebebiyle İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'’ne kaldırılmış, fakat kurtarılamayarak 20 Ocak 1994 günü 97 yaşında hayata veda etmiştir. Anısına ‘Posta Pulu’ bastırılan az sayıda oyuncudan biri olan Bedia Muvahhit’in, İstanbul Beyoğlu'ndaki ‘Küçük Sahne’ içindeki bir sahneye adı verilmiştir. Türk Kadınlar Birliği; kendisinin adını yaşatmak için, her yıl "İlk önemli rolünü" oynayan genç kadın oyunculara 1995 yılından beri "Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülü" vermektedir.

3. Türk Sineması’nın İlk Kadın Oyuncularından: Neyyire Neyir

Asıl adı Neyyire Eyüp Ertuğrul olup, Türk tiyatrosu ve sinemasının ilk kadın oyuncularındandır. Bedia Muvahhit ile birlikte, sinemanın ilk iki ‘Müslüman Türk Kadın Oyuncusu’ndan biridir. Aynı zamanda; batılı anlamda Türk Tiyatrosu ve sinemasının kurucularından olan Muhsin Ertuğrul’un eşidir. Horhor Numune Mektebi ve ‘Darülmuallimat, Kız Öğretmen Okulu’nda eğitim görmüştür. 1921’de mezun olduktan sonra, tiyatro grubunda rol aldığı Amerikan Kız Koleji’nde 2 yıl daha eğitim görmüştür.

Gazetedeki Oyuncu Arama İlanına Başvuran ‘Tek Kadın Oyuncu’

İlk oyunculuğu bir sinema filminde başlamıştır. Bu film – Bedia Muvahhit’in hikayesinde, yukarıda da bahsettiğimiz; Halide Edip Adıvar’ın “Ateşten Gömlek” romanından sinemaya uyarlanan filmdir. Gazete ilanıyla, bu filmdeki ‘Kezban’ karakteri için kadın oyuncu aranıyordu. Neyyire Neyir, verilen bu gazete ilanına, Kezban rolü için başvuran tek kadındır. Bu filmdeki oyunculuğuyla, Türk sinemasının ilk kadın oyuncularından biri oldu.! 1922 yılında ise; o zamanın tiyatro okulu, Darülbedayi’ye girdi. Ve tiyatro oyuncusu olarak ilk sahneye çıkışı “Othello” oyunu ile oldu. Kariyerlerinin başında görev aldıkları, sinema filmi ve tiyatro oyunlarının isimlerinden anlayacağınız gibi; Neyyire Neyir ve Bedia Muvahhit’in yolları, oynadıkları ilk sinema filminde ve Darülbedayi’de oynanan Othello oyununda kesişmiş görünüyor!

Batılı Anlamda Türk Tiyatrosu’nun Kurucusu Muhsin Ertuğrul ile Evlendi

Sonraları sırasıyla; ‘Millî Sahne’ adlı tiyatro topluğunda, İzmir’de oynadı.1924’te İstanbul’da, Ferah Tiyatrosu’nda “Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları” adlı toplulukta görev aldı.“Ferah Sezonu” olarak adlandırılan Türk Tiyatrosu’nun bu döneminde yaratıcılarından biri olarak tarihteki yerini aldı. Ünlü sinema ve tiyatro adamı Muhsin Ertuğrul ile evlendi ve eşiyle birlikte Rusya gezisine çıktı. Darülbedayi Tiyatrosu’na tekrar dönüşü ise 1928 yılıdır. O yıldan itibaren yüzü aşkın oyunda oynamıştır. Hayatının sonuna kadar da Darülbedayi oyuncusu olarak görev yaptı. İlk yurtdışı turnesi sayılan Kıbrıs ve Mısır seyahatlerinde de görev aldı. 15 Şubat 1930’dan itibaren, Muhsin Ertuğrul’un “Darülbedayi” adıyla çıkardığı dergide, özellikle Rus edebiyatı ve tiyatrosu hakkında yazılar yazarken, Münire Eyüp adıyla da derginin yazı işleri müdürlüğünü de yürüttü.

Neyyire Neyir, 20 yıllık başarılı oyunculuk hayatının yanı sıra; Rusya ve Fransa’da tiyatro incelemeleri de yaptı. Ayrıca 3 dil (Rusça, İngilizce, Fransızca) bilirdi. Çalışkandı ve aynı zamanda sesi de çok güzeldi. Sanatın farklı iki dalıyla daha ilgilenir; piyano çalar ve re­sim yapardı. O hep rollerine titizlikle çalışan, çok başarılı bir oyuncuydu.1943 yılının 13 Şubat’ında hayata gözlerini kapadı.İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’nda ebedi istirahatgahına çekildi.

Ayakta Kalabilmeleri İçin Tiyatrolara Destek Verelim!

Bu güzel ve özel kadınları saygıyla andıktan sonra, sizlere naçizane önerimiz; eğer halen tiyatroya gitmeyi tercih etmeyenlerdenseniz L, pandemi dönemi sonrasında muhakkak bir tiyatro oyunu izlemeye gitmeniz ve bu deneyimi muhakkak yaşamanızdır. Eğer iyi bir tiyatro izleyicisi iseniz de; bu dönemde tiyatroların çok çetin bir yaşama ve ayakta kalma mücadelesi verdiğini muhakkak biliyorsunuzdur. Gerek dijital platformlardaki on-line oyunlara bilet alarak, gerekse sahnelerini açtıkları anda koşarak izlemeye giderek, elimizden geldiğince olara destek olmamız gerekiyor. Belki o zaman, pandemi döneminde aldıkları yaraları daha kolay sarmalarına küçük de olsa bir katkımız olur! Kendiniz ve sevdikleriniz için de sanatın iyileştirici gücünü önemseyin, sanat iyileştirir J deneyin göreceksiniz! Bir sonraki yazımızda tiyatro tarihimizdeki ve günümüzdeki diğer kadın kahramanları tanımaya devam edeceğiz.