Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler

Fikir Mühendisi yazdı. 14 Şubat 2021 2.798 okunma

Yazı diline geçişin ilk basamağı olarak adlandırılan alfabe, iletişim ve bilgi aktarımının oluşmasında ve belki de çağın hızlı ilerleyişine katkı sağlamada en önemli konuların başında gelmekte. Milletlerin kökeninin araştırması için bugün önemli bir tarihi kaynak görevi yapan yazı dili, pek çok araştırmanın da devamına katkı sağlamıştır. Eski Türk toplumları, kültürleri, özellikleri hakkında pek çok şey yazıldı bugüne kadar. Bilgiye ulaşma da hali hazırda geldiğimiz nokta ve teknolojik kazanımlar, eğitimin ve kültürü önemseyen eski uygarlıkların izlerinden kaynaklanmaktadır. Yazının icadı, matbaanın bulunması, gelişmelerin takibinin kolaylaşmasıyla bu süreç zamanla hızlanmıştır. Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler, harfler, yazı dilinin incelikleri bugün sayfamızda yer vereceğimiz konu. Dünyada yaygın kullanılan Latin alfabesine geçişle çağın dinamizmine uyum sağlamış olan bizler, atalarımızın geçmişte kullandığı alfabeler hakkında ne kadar fikir sahibiyiz? Şimdi, gelin hep birlikte bunu anlayalım.

1. Göktürk Alfabesi

Yazımıza ilk olarak Göktürk alfabesi ile başlıyoruz. Göktürk Alfabesi denildiğinde Orhun Yazıtları dediğinizi duyar gibiyim. Evet, Türklerin ilk kullandığı alfabe olarak adı geçen Göktürk alfabesi, ya da diğer adıyla Orhun alfabesi, 1893 senesinde Danimarkalı dil bilimci Wilhelm Thomsen tarafından tercüme edilerek tarihi kaynaklarda yerini aldı. Günümüzde Orhun yazıtları, Orhun Vadisi ve Yenisey bölgesinde yer almaktadır. Milat sonrası hakkında ilk bilgi edinilmiş Türk devleti olma özelliğine sahip II. Göktürk devleti, 38 harften oluşan, 26’sı sessiz, 4’ü sesli ve 8’i birleşik harf olan alfabeyi oluşturmuş, Türk adının geçtiği ilk yazılı belgeye sahip Türk topluluğu olmuştur. Orhun yazıtları, Yollug Tigin tarafından yazılmış dönemin hükümdarı Bilge Kağan’ın kardeşi Kül Tigin’in ölümünden duyduğu üzüntü nedeniyle yapılmasını istediği, kardeşinin kahramanlıklarını anlatan, döneme ait sosyal yaşantıyı, savaşları anlatan, vasiyet niteliğinde bir anıttır. Hitabet sanatının da güçlü örneklerinden biri sayılan Orhun yazıtlarında, yazıma dair farklı noktalama işaretleri de yer almaktadır. Örneğin, kullanılan her sözcüğün arasına iki nokta(..) konularak kelimelerin ayrılmasıdır. Orhun anıtlarında, yer alan metinlerde, yukarıdan aşağı olan yazıların satır dizilimi, soldan sağa yerine sağdan sola şeklinde olmaktadır. Bilge Kağan, Kül Tigin ile vezir Tonyukuk adına yapılmış bu yazıtlar, sade bir Türkçe ile yazılmıştır. Kül Tigin Yazıtı M.S 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı M.S 735 yıllarında oluşturulmuştur. Bu yazıtların ilki diye tabir edebileceğimiz Tonyukuk Yazıtı ise M.S 731 senesinde yapılmıştır. Vezir Tonyukuk kendi adına yaptığı anıtın, metnini de yazan kişidir aynı zamanda. Göktürk alfabesinin kullanımının 10.yüzyıla kadar devam ettiği belirtilmiştir. Yazı sisteminde, Soğut alfabesi ve Pehlevi alfabesinin damga özellikleri benzerlik göstermektedir. Alfabede yer alan bazı harflerin, savaşlarda kullanılan bazı araçların şekillerine benzetilerek oluşturulduğu düşünülmektedir. Harfler, Latin alfabesi gibi kelimeye bitişik değil ayrı yazılmaktadır. Göktürk alfabesini, zaman içinde bazı değişiklikler katarak, Bulgarlar, Macarlar, Peçenekler ve Hazarlar da kullanmışlardır.

2. Uygur Alfabesi

Eski Türklerin ilk kullandığı Göktürk alfabesinden sonra tarihsel kaynakların ışık tuttuğu ikinci alfabe Uygur alfabesi olarak bilinmektedir. Günümüzde halen konuşulan bir dil olan Uygurca, Kazakistan ve Özbekistan da dahil, en az 25 milyon insanın resmi olarak konuştuğu bir dildir. Soğd alfabesinden türetildiğine inanılan Uygur alfabesi, 14 harften meydana gelir ve sağdan sola şeklinde satırlar oluşturulur. Orta Asya’da tüccar olan toplulukların dilinden geliştirildiğine inanılan bir yazı sistemi olarak bilinmektedir. Uygurlara ait metinlerin ilk örneklerine yine milattan sonraki 8. yüzyılda rastlanmaktadır. Alfabede yer alan 14 harfin 11 tanesi ünsüz, 3 tanesi ünlü harftir. Kelimeler yazılırken harfler bitişik şekilde yazılmaktadır. İstisna olan “Z” harfi ise dil kuralına göre kelimeye bitiştirilmez. Uygur harflerinin kullanıldığı Kaşgarlı Mahmud’a ait Divan-i Lugati’t eserinde Uygur alfabesi diline ait incelikler ortaya çıkmaktadır. Eski Türk boylarının 8. yüzyıldan bu yana kullandığı öne sürülen alfabenin, Doğu Türkistan’da yaşayan Türkler aracılığıyla Uygur Türklerinde de yaygınlık göstermeye başladığı düşünülmektedir. Fakat mezar taşlarını işleme ve yazma hususları ile ilgili konularda Uygurların, Göktürk alfabesinin geleneğiyle hareket ettiği bazı kaynaklarca doğrulanmıştır. Osmanlı dönemi 15. yüzyıla denk gelen zaman diliminde Fatih Sultan Mehmet, bazı fermanlarda, yarlıg adı verilen hükümdar sembolünü Uygur ve Arapça dillerine çevirerek kullanmıştır. Uygur alfabesinde, tek harfler bazen birden çok sesi içermektedir. Bu yüzden sesin tam karşılığı sayılabilecek harfi tayin etmek zor olmaktadır. Moğolların Uygur alfabesini, Cengiz Han zamanında kullanmaya başladığı bilinir. Önceleri Arap alfabesi ile yazımı gerçekleşen Uygurca’ya daha sonra Kiril, Pinyin ve Latin harfleri de eklendiği belirtilmiştir. Hareketli matbaanın özelliklerini ilk kez kullanan Uygurlar, çok sayıda yazılı eseri günümüze taşımıştır.

Türklerin tarihte yaygın olarak oynadığı oyunları okumak isterseniz, linke tıklayarak yazımıza gidebilirsiniz.

3. Arap Alfabesi

Türklerin İslamiyet’e geçişinin gerçekleştiği 10.yüzyıldan sonra Arap alfabesi, Türklerin de dahil olduğu bir dil grubu olmuştur. Toplam 28 harften oluşan ve yazımı yatay bir şekilde ve sağdan sola olan Arap alfabesinde, noktalama işaretleri yer almamaktadır. Üç adet sesli harfe sahip bu dilin, 22 adet sessiz harfi, Sami alfabesinden oluşturulmuştur. Arapçaya ait seslerin yer aldığı 6 harf ise Arapça’nın özgün yapısından kaynaklanır. İlk olarak milattan sonra 2. yüzyılda geliştiği öne sürülen Arapça, 751 senesinde gerçekleşen Talas Savaşı sonrası Türk ve Müslüman Arapların ittifakı ile başlayan süreçte ilgi konusu olmuştur. Karluk, Karahanlılar gibi eski Türk topluluklar müslümanlığı benimsemiş olmalarına rağmen Türkçe’yi kullanmaya devam etmişlerdir. Osmanlı Devleti, Müslüman halkın kullandığı bir dil olan Arapça’da kullanılan harf sayısı 30 ile 35 arasıdır. Bazı harflerin sesleri, Türkçe’de yer alan sesleri karşılamadığından Farsça’dan bazı harfler de (ç,p,j) alfabeye sonradan eklenmiştir. Osmanlı Arapçası, Fars ve Arap harflerinin dil koşullarına uyum sağlaması için birleştirilmiş özelliği ile Osmanlıca diye tabir edilen bir dili oluşturmuştur. Zaman içinde dil yapısındaki bazı değişikliklerle birlikte günümüz Latin alfabesine kadar kullanımı devam etmiştir.

4. Kiril Alfabesi


Slav ırkların kullandığı bir dil özelliğine sahip olan Kiril alfabesi, Ruslara ait bir dil olarak bilinmesinin yanı sıra Yunan alfabesinden geliştiği öne sürülen dile ait bir alfabedir. Bulgaristan, Bosna, Ukrayna ve Rusya’da kullanımı devam eden Kiril alfabesi, eski Sovyetler Birliği’nde yaşayan Türkler için 1917 Bolşevik İhtilali’nden sonra özellikle 1930’lu yıllarda mecburi hale getirilmiştir. 38 harfin oluşturduğu semboller ile yazılışı soldan sağa olan bu alfabenin, 11 adet sesli harfi bulunmaktadır. Bazı harfler iki harfin birleşimi olarak bir sese karşılık gelmektedir. Dile ait olan seslerin oluşturduğu harflere ait sembollerin öğrenilmesinin oldukça güç olduğu belirtilmektedir.

Eski Türklerde kutlamalar, festivaller ve şenlikler hakkındaki yazımızı linke tıklayarak okuyabilirsiniz.

5. Latin Kökenli Yeni Türk Alfabesi


Çoğunluğu Latin harflerinden oluşan, Latin kökenli yeni Türk alfabemizin kullanımı, 1 Kasım 1928 senesinde çıkarılmış bir kanun olan “Yeni Türk harflerinin kabulü ve tatbiki hakkındaki kanun” ile yürürlüğe girmiştir. Cumhuriyet döneminin, çağdaş uygarlık düzeyine uyum sağlamak, devlet yapısı ve halk tebaası arasındaki dil farklılığını gidermek ve uluslararası etkinliğimizin artmasının amaçlandığı, ülke içerisinde oluşan ikiliklerin giderilmesi için başlatılan değişim hareketlerinden biridir. Latin harflerini kullanarak yeni Türk alfabesine geçiş, Arapça’nın kullanımı zor bir dil oluşu ve dilin gereklerine uyum sağlamanın güçlüğünden ötürü Harf İnkılabı ile gerçekleşmiştir. Dünya üzerinde Latin alfabesini kullanan bazı uluslar dil üzerinde etkinliğin sağlanması adına bazı sesleri ekleyip gereksiz olanları çıkararak düzenlemeler yapmışlardır. Türkçe’yi kusur payı olmadan karşılayan harfleri seçmek adına düşünülmüş olan Latin alfabesinin en önemli özelliği seslerin oluşturduğu harflerin de okunduğu gibi yazılmasıdır. Yeni Türk harflerinin kullanımına geçildiği yıllarda okuma yazma oranı oldukça düşük bir seviyedeydi. Bu yüzden açılan halkevlerinde okuma yazma seferberliği başlatılmış ve kısa sürede dilin öğrenimi hızlanmıştır. Yeni Türk alfabesinde, Arapça ve Farsça olan sözcüklerden bazıları kaldırılmış yerine karşılığı Türkçe olan yeni ifadeler eklenmiştir.