Şifrelerinizi Aklınızda Tutmak Yerine Depolayabileceğiniz 10 Şifre Uygulama
- 11 Eylül 2021
- 156 okunma
Meraklısının bildiği üzere cep telefonunu icat eden insanın adı Dr. Martin Cooper’dır. En küçüğümüzden en büyüğümüze herkesin elinde olan bu iletişim aracı için mucidi bile bu kadar yaygın hale geleceğini hiç düşünemediğini söylemiştir. Oysaki 20. yüzyılda başlayan bu devrim her geçen gün daha fazla, daha çılgın tasarımlarla, daha yeni teknolojilerle hayatlarımıza kök salmaya devam ediyor.
Günümüzde internet ağı ve yüksek teknoloji bileşenlerinin devreye girmesiyle cep telefonunun insanlık açısından her seferinde başka çığırlar açtığını söylemek yanlış olmaz. Nereden ve nasıl gelip girdi hayatlarımıza bu cep telefonları? İlk cep telefonu hangi özellikteydi örneğin?
Cep telefonu nasıl ve neden geliştirildi diye sorduğumuzda, ihtiyaçtan olduğu yanıtına ulaşıyoruz; yani aslında yapılan pek çok keşif gibi o da ihtiyaçtan doğdu. İki kişinin farklı konumlarda iken görüşme yapabilmeleri için tasarlanıp üretildi. Mobil iletişimi sağlayan ilk cihazlar o zamanlar “Walkie Talkie” denilen cihazlardı.
1930’larda Amerika Birleşik Devletleri’nde iki yönlü radyo sistemi ortaya çıkarıldı. En azından o zamanlar böyle deniyordu. 40’lı yıllarda ise kablolu iletişimi mümkün kılan çift yönlü radyo sistemi devreye girdi. Bunu yapan isim de oldukça tanıdık; Motorola markasının kökeni olan ‘GM Company’. SCR-300 olarak kodlanan ve Walkie Talkie denilen bu cihazlar zamanla geliştirildi. İlk cihazların 18 kg. ağırlığında olduğu söylenmiştir; kapsama alanının ise bilindiği kadarıyla sadece 4 km...
Konuyla ilgili SAR Değeri En Az Olan Cep Telefonları Listesi bilgilerini de inceleyebilirsiniz.
Walkie Talkie’den sonra Motorola SCR-536 koduyla yeni model cihazları pazara çıkardı. Buna da Handie Talkie adını verdiler. Bu cihazların ortaya çıkışına gerekçe ise 2. Dünya Savaşının sürmekte olduğu dönemde ABD ordusunun iletişim kurmak için bu tarz aygıtlara ihtiyaç duyması olmuştur. Öyle ki Motorola savaş yıllarında 100 bin adet Handie Talkie satmıştır.
Motorola’nın Walkie Talkie ve Handie Talkie adlarıyla piyasaya iletişim cihazı sürdüğü o yıllarda firmanın başkan yardımcılığı görevini yürüten Dr. Martin Cooper cep telefonunun gerçek mimarıdır. İlk kez 1973 yılında 3 Nisan tarihinde ilk mobil telefonu eline alarak New York caddelerinde yürümüştür. Hatta o sırada rakip firmayı arayarak görüşme yapmıştır. O günle ilgili olarak: ‘Caddede yürürken telefonla konuşuyordum ve etrafımdakiler şaşkınlıkla bana bakıyorlardı’ demiştir. 1973 yılında henüz telsiz telefon bile yokken cep telefonu ile çeşitli noktalarda görüşme sağlamıştır.
Martin Cooper ve ekibi cep telefonu üzerine çalışmalarını yoğunlaştırdılar. Telefonları satacakları hedef kitle ve bu cihazları onların kullanımına nasıl sunacakları hakkında sadece kafa patlatmakla kalmayıp; 10 yıl süren bu çalışmalar için 100 milyon dolar harcama yaptılar.
Sonunda Motorola DynaTAC adını verdiği, 8000X modeli olarak kodladığı, 10 yıl öncekine kıyasla daha küçük yapıdaki telefonla yeniden pazara çıktığında tarihler 1983 yılının 6 Mart’ını gösteriyordu. 3,5 inçlik ahizesi vardı ve üzerinde 21 tane buton vardı: Recall-Tekrar ara, Clear-Temizle, Send-Gönder, Store-Depola, Function-Fonksiyon, End-Sonlandır, Power-Güç, Lock-Kilitle ve Volume-Ses butonları bunlardan bazılarıydı. LED ekranlı bu cihazda 9 karakter ile yazı yazılabiliyordu. Telefonun şarj olmasından sonraki bekleme süresi 8 saat ile sınırlıydı ve 30 dakika süre ile görüşme yapılabiliyordu.
Bu özelliklere sahip ilk cep telefonunun satış fiyatı ise o tarihler için dudak uçuklatan cinsten: tam 3.995 dolar!
Aynı yıllarda İskandinav ülkelerinden biri olan Finlandiya’da da bazı atılımlar gerçekleşmeye başladı. 1980’lerin başında iken Nokia adlı firma, radyo üreticisi olan Salora Oy adındaki başka firmayı satın aldı. Bu sayede telekomünikasyon ile ilgili tasarımlara girişti. Kısa süre içinde Mobira Talkman adını verdiği ilk portatif telefonu piyasaya sürdü. Telefon 5 kg. ağırlığındaydı ve birkaç saat görüşme yapmak mümkündü. Bundan 3 yıl sonra “Mobira Cityman-900”ü üretti. Bunun ardından da Network Medya Tank (NMT)’e bağlı ilk mobil telefon olan “Gorba”yı çıkardı.
Motorola bu yükseliş karşısında boş durmadı ve sonraki yıllarda MicroTAC adını verdiği yeni model telefonla piyasaya dâhil oldu. 9 inç büyüklüğünde ve görece daha hafif olan bu telefon Amerika piyasasını alt üst etti. Zamanla bu cihazla piyasadaki kar payını arttırmayı başardı ve 3 milyon kullanıcıya ulaştı.
O yıllarda, Avrupa Posta ve Telekomünikasyon İdareleri Birliği sesli arama ve iletişimde ikinci nesle geçme hazırlığındaydı. Nitekim ilk “Groupe Special Mobile-GSM” ağı 1991 senesinde, Ericsson ve Radiolinja önderliğinde devreye sokuldu. Sonrasında, Finlandiya Başbakanı Harri Holkeri tarafından Nokia cep telefonu ile 1 Temmuz 1992 tarihinde dünya üzerindeki ilk GSM görüşmesi gerçekleştirildi.
Nokia 10 Kasım 1992 tarihinde Nokia-1011 model cep telefonunu piyasaya sürdü.
Bu gelişmelerin ardından GSM yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Önce Avrupa sonrasında 1995 yılından itibaren Asya’da GSM kullanıcıları çok hızlı şekilde artmaya başladı.
Dünya çapında firmaların çeşitli modellerle üretip piyasaya çıkardıkları cep telefonları pazarda rekabet ortamı yaratmaya başladı. Hemen hepsi aynı işleve sahip, kullanan kişilere daha uzun saatler görüşme olanağı sunan bu telefonlar ABD’de Motorola, Avrupa’da Nokia derken Kore'nin Samsung hamlesi ile ortalık iyice ısındı… Sharp, Siemens, Sony Ericsson gibi önde gelen firmalar ürettikleri cep telefonu modelleri ile piyasaya dâhil oldular. Tüm adı geçen markalar renkli ekran, kamera özelliği, Bluetooth gibi günden güne artan yeniliklerle tüketiciye ulaşmayı sürdürdüler. Oyun seçenekleri, melodi özelliği, yön tespit özelliği derken bu çılgınlığın sonunun olmayacağı daha o yıllardan belliydi aslında…
Cep telefonları teknolojik özellikler bakımından yenilendikçe, profesyonel kullanıcılar için tasarlanmış olan cep bilgisayarları (PDA-Personal Data Assistant/Kişisel Veri Yardımcısı) ile aradaki farklar kapanır hale geldi. 1994 yılında IBM PDA özelliği kazandırmak istediği dokunmatik ekranlı telefonu piyasaya sürmeyi denediyse de imalat aşamasında yapılan bazı hatalar nedeniyle problem çıkardı.
İlk smart phone-akıllı telefonu başarıyla piyasaya süren ise Sony Ericsson oldu. Bu açıdan dokunmatik ekranlı ilk telefon 2002 senesinde P800 serisiyle kullanıma sunuldu. Ardından yazılımlar gelişmeye devam ettikçe Mobilize Araştırma (Research In Motion/RIM) olanağı sunan büyük ekranlı 5810 modeli piyasaya çıktı. Sonrasında e-posta işlevi kazandırılan, Q klavye yazma özelliği bulunan telefonlar piyasadaki yerlerini aldı. Böylelikle PDA özelliği ile birleşen GSM’ler sürekli yenilenen ve bu yenilenmenin hiç bitmediği hep üst modellerle kullanıcıların karşısına çıkmayı başardılar ve başarmaya da devam ediyorlar.
Telekomünikasyon sistemlerinin hızla gelişmesi ile ilk nesil, ikinci nesil/2G, üçüncü nesil/3G, dördüncü nesil/4G derken; aynı nesilden 4,5G ve 4,9G özelliğinde kablosuz telefon teknolojisine erişilmiştir. En güncel bilgi olarak beşinci nesil/5G kablosuz teknolojinin pek çok ülkede denemeye başlandığı biliniyor. Bağlantı hızı, kablosuz ağlar, erişilebilirlik, yüksek çözünürlük, kapsama alanı gibi terimler artık çoğumuz için yabancı değil!
Phablet, tablet ve telefon özelliklerinin birleştirildiği cihazlara verilen addır. Bu ürünler bilgisayarların yaptığı pek çok işi kolaylıkla mümkün kılmakta ve taşınabilmektedir. Dolayısıyla özellikle profesyonel kullanıcıların tercih etme sebebidir. Yüksek internet hızına sahip olmaları da cabası… Kullanıcılar birkaç saniye içinde e-posta kontrolü yapabiliyor, video izleyebiliyor, oyun oynayabiliyor ya da müzik dinleyebiliyor.
Günümüzde doğruluğu mahkemelerce ortaya konmuş bu gerçeklik şu anlama geliyor: elektronik parçaların işlevsellik açısından süresi/ömrü vardır. Telefon üreten firmalar bu süreleri makul biçimde planlıyorlar. Bazı telefon firmaları üretim stratejilerinde bu yönteme başvurduklarını beyan etmek zorunda kaldı. Kullanılma durumuna da bağlı olmak kaydıyla telefon bataryalarının kaç defa şarj edildikten sonra ömrünün biteceği planlandığı için, cihazın öteye geçme şansı yok. Ayrıca yeni nesil akıllı telefonların bataryalarının çıkartılan cinsten olmamasının gerekçesi de aynı: Kullanıcı tek başına bataryayı değiştirerek telefonu kurtarmasın! Yeni telefon alsın ya da batarya değişimi için ekstra para ödemek zorunda kalsın… Sonuç olarak “planlı eskitme” cep telefonu üreticilerinin, ürünlerin belirli süreler sonunda eskimesine yol açan, üretim stratejisi olarak tanımlayabileceğimiz kavramdır.
Açılımı “Elektronik SIM kart”. Baştaki ‘e’ , İngilizce’deki ‘embedded-gömülü’ sözcüğünün kısaltmasıdır. Mevcut SIM kartları gibi telefona takılmayan, yani alınıp dokunulamayan e-SIM, akıllı telefona yerleştirilecek çiptir. Telefon numarası yenilenmek istendiğinde plastik SIM kart değiştirme zorunluluğunu ortadan kaldıracak bu teknoloji aynı anda iki farklı hat kullanma olanağı da sunacak. Ancak şu ab için tüm GSM operatörleri tarafından –teknolojik anlamda- desteklenmiyor.
Akıllı telefon pillerinin verimli kullanımı şarj düzeyini % 50’nin üzerinde bulundurmayı gerektiriyor. Cihazın pil düzeyi % 30 ila 70 arasında tutulduğunda pil ömrü etkin biçimde uzuyor.
Evet, sesleri farklıdır. Bu farkın nedeni sesin büyüklüğü ve mesafesiyle ilgilidir. Telefondan çıkan sesler bilgisayar ya da televizyon sesine göre daha azdır çünkü telefon daha küçüktür. Ancak kulaklıklar da telefondan küçük olmasına rağmen kulağımıza çok yakın mesafede olduğundan telefondan daha etkili ses üretir.