İlk Yerli Romanımız: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat

Fikir Mühendisi yazdı. 26 Şubat 2021 747 okunma

Toplumsal gerçeğimizle hayal ufkumuzu kendimize ait ögelerle birleştiren ve ruh halini toplum dilince yansıtan türlerine göre ayrılmış yerli romanlar, oluşturulduğu günden bu yana kendine has üslup, biçim ve dil özellikleriyle geçmişten bugüne baş tacı yapıtlar arasındadır. Zamanın hangi dönemine denk gelirseniz gelin, mutlaka sanatın bir alanıyla uğraş vermiş toplumlar görürsünüz. İlerlemenin, insanlığın zihnen ve ruhen gelişimine olan katkısı, tartışmasız bu günlere gelişin de yadsınamaz başarılarını beraberinde getirmiştir. Edebiyat dünyası adeta bir bayrağı hep daha ileriye taşıma anlamında Türk toplumu için de özel bir yere sahip olmuştur. Okur dünyasını anlayan ve karşısındaymışçasına hem rehberlik hem yol arkadaşlığı yapan yazarların ve kitapların da tarihimizde de kronolojik bir yeri var elbette. Öyleyse, yine eski zamanlara doğru yol almaya devam edelim ve ilk yerli roman örneğimiz olan Şemsettin Sami eseri olan “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı çalışma ve yazarını daha yakından inceleyelim.

Şemsettin Sami ve Hayatı

Yazımıza ilk olarak ilk yerli roman olan “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eserin yazarı Şemsettin Sami’nin hayatına dair bilgilerle başlamak istiyoruz. Arnavut kökenli Osmanlı dönemine ait bir ansiklopedi yazarı, sözlük bilimci ve roman yazarı olan Şemsettin Sami, 1 Haziran 1850 yılında Güney Arnavutluk’a ait  Fraşır kasabasında dünyaya geldi. Bektaşi tarikatına ait “Nasibi Tahir Baba Tekkesi” onun ilk eğitimini gördüğü yerdi. Lise eğitimini Yanya’da yer alan Zosimea Lisesi’nde tamamlayan Şemsettin Sami, başta Arnavutça, Türkçe, Fransızca olmak üzere 7 dil bilen bir yazardı aynı zamanda. Memur olarak görev aldığı İstanbul’da 1872 senesinde Matbuat Kalemi’nde görevine başlayan Şemsettin Sami, o dönem ilgilendiği pek çok yabancı kitap ve yerli eserleri yakından takip ediyordu. Memurluk görevine devam ederken, bir yandan kaleme aldığı “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eserin de telifli şekilde yayınlanması için çalışmalara başlamıştı. Kısımlar halinde oluşturmaya başladığı yapıtın yayınlanması da belli bir sırayı takip ediyordu. Yazı çalışmalarına ilk romanının ardından devam eden Şemsettin Sami, tiyatrolarda sergilenmesi için bazı çeviriler de yapmaya başlamıştı. Bunlar arasında, “İhtiyar Onbaşı” adıyla 1874 senesinde Fransızca’ya çevirisini yaptığı eser ile “Besa” isimli Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelenen eseri de saymak mümkün. Şemsettin Sami, dönemin popüler olan “Tercüman-ı Şark” ve “Sabah” gazetelerinde yazar olarak görev yapmıştır. Osmanlıcılık akımının o dönem önde gelen isimlerinden biri de olan Şemsettin Sami, Balkanlar üzerinde yer alan Arnavut toplumların bağımsızlık isyanlarına ise karşı bir duruş sergilemiştir. Saray mabeyninde dönemin padişahı II. Abdülhamid tarafından Teftiş-i Askeri Komisyonu’nun  katibi olarak görev yapmıştır. Dönemin popüler yazarlarından olan Daniel Dafoe’nin “Robinson Crusoe” ve Victor Hugo’nun “Sefiller” adlı  meşhur eserlerinin Türkçe’ye çevirisini yapmıştır. İlk yerli ansiklopedi özelliği gösteren “Kamus-ül A’lam” yine Şemsettin Sami’ye ait bir eser olarak 1889 senesinde yayınlanmıştır. Aynı şekilde ilk modern Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki’yi 1899 senesinde hazırlamıştır. “Kutadgu Bilig” ve “Orhun Abideleri”nin detaylı çeviri çalışmasını da üstlenen Şemsettin Sami, 1 Temmuz 1904 senesinde İstanbul’da hayata gözlerini yummuştur.

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat Eserinin Özellikleri

Batı edebiyatı tarzında yazılan ve dil özelliği olarak Osmanlıca harflerden meydana gelmiş ilk Türk romanı olan “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eser romantik, duygusal ögeler barındıran 1872 tarihli Özgür Yayınları’ndan çıkan bir eserdir. İlk yerli romanımızın dikkat çekici özelliği yazarı Şemsettin Sami’nin kullandığı ve okurların kolay okuması için seçtiği sade dil yapısıdır. Tür olarak bir aşk romanı olarak görünse de dram izleri de yoğunlukla hissedilmektedir. Talat ve Fitnat’ın aşkını konu eden “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eser Kasım 1872 senesinde ilk olarak “Hadika Gazetesi”nde bir yazı dizisi olarak yayınlanmıştır. Yayınlandığı zamana ait Tanzimat döneminin kapalı toplumunu yansıtan unsurlar da olay örgüsünde kendini belli etmektedir. Konuşma dilinin diyaloglarda etkin ve gerçekçi bir yolla yer bulduğu romanda, tanımadan evlenmenin yarattığı kötülüğün boyutlarına dikkat çekilmiştir.

İlk psikolojik romanımız hakkındaki yazımızı okumak için linke tıklayabilirsiniz.

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat Kısa Özeti

Döneminin şartları düşünüldüğünde sade bir anlatım tarzıyla dikkat çeken romanın hikayesi ise şu şekilde gelişmektedir. Babasını küçük yaşta kaybeden Talat adlı gencin büyüyüp yetişmesini Saliha Hanım sağlamıştır. Bir iş hanında memur olarak hayatını kazanan 19 yaşında bir genç olan Talat, iş yerine uğramadan önce tütün satın almak üzere gittiği tütün satıcısı Hacı Mustafa’nın dükkanında rastladığı Fitnat’a aşık olur. Hacı Mustafa’nın aynı zamanda üvey kızı olan Fitnat’ın da Talat’a olan sevgisi karşılıklıdır. Annesinin Fitnat’a hamileyken eşinin onu terk etmesi üzerine Hacı Mustafa ile evlenmesi söz konusudur. Fitnat annesi öldükten sonra da üvey babası olan Hacı Mustafa’nın elinde büyümüştür. Baskıcı bir tutumla yetişen Fitnat, yalnızca dikiş ve nakış işleriyle meşguldür. Bu yüzden çok az evden çıkabilmiş, nadiren Talat ile görüşebilmiştir. Üvey babasının başka bir adamla onu evlendirme isteğine karşın, çözüm bulunamaz ve Fitnat, zengin ve yaşlı bir iş adamı olan Ali Bey ile evlenir. Hiçbir şekilde karı-koca hayatı yaşamayan ve ısrarla uzak durmaya çalışan Fitnat’ın bir tartışma esnasında boynundaki muskası Ali Bey’in elinde kalır. Vasiyet niteliğinde içinde bir yazı bulunan muskayı okuyan Ali Bey durumu fark eder ve Fitnat’ın kendi öz kızı olduğunu öğrenir. Aşık olduğu genç ile evlenmesi için sonrasında çaba göstermeye başlar. Ali Bey, eski eşi tarafından varlığı sır gibi saklanan kızı Fitnat’ın  odasında canına kıyması üzerine büyük bir vicdan azabı yaşar ve sonrasında aklını kaybeder ve ölür. Sevdiği kızı kaybetmenin acısıyla hastalanan Talat da sonrasında bu acıya daha fazla dayanamaz.

İlk edebi romanımızı merak ediyorsanız, linke tıklayarak yazımızı okuyabilirsiniz..

Kimi zaman ilk yerli roman olma özelliğine dair tartışmalar da süregelmiştir. Bazı kaynaklar, 1851 senesinde yayınlanmış Ermeni harflerle basımı yapılan Türkçe romanın Vartan Paşa tarafından yazılan “Akabi Hikayeleri” olduğunu vurgulamaktadır. Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat eseri halen günümüzün ilgiyle okunan eserlerden biridir.