Mescid-i Aksa'nın Tarihi Ve Önemi
- Minik Tospik yazdı.
- 23 Mayıs 2021
- 256 okunma
Mescid-i Aksa İslam, Yahudi ve Hristiyan inançlarına göre kutsal kabul edilir. Mescid-i Aksa haremindeki Kıble Mescidi’nin Müslümanların ilk kıblesi olduğuna inanılır. Yapı, Kudüs'ün doğu tarafındaki Eski Şehir bölgesinde, Tapınaklar tepesi olarak tanınan alanda bulunmaktadır. Bu alan 144 dönümlük yüzölçümüne sahip olup, sayıları iki yüze ulaşan tarihi ve dinî yapıya sahiplik eder.
Mescid-i Aksa’nın Tarihi
Mescid-i Aksa'nın ilk defa ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmemektedir. Hz. Muhammed'in hadislerinde bu mescidin, Kâbe’den kırk sene sonra inşa edildiği ifade edilir. Ancak tarihçiler, inşa tarihi ve kimin yaptırdığı hususunda görüş birliğine varamamıştır. Hz. Âdem'in 144 dönümlük bölgenin sınırlarını koyan ilk kurucu olduğunu belirten kaynaklar olduğu ileri sürülür.
Yebûsiler Dönemi
Tarihi verilere göre Kudüs topraklarına gelerek yerleşen ilk topluluk Yebûsîler'dir (M.Ö. 3000-1550). Yebûsîler inşa ettikleri şehre ‘’Yebûs” adını vermişlerdir. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam dâhil olmak üzere tüm İbrahimî dinlerin ortak patriği olan İbrani din büyüğü ve atası Peygamber İbrahim'in Kudüs'e hicreti Yebûsîler'in egemenliği döneminde gerçekleşmiştir. İbrahim Peygamber burada mescit inşa etmiş ve namaz kılmıştır. İbrahim’den sonra oğlu İshak ve torunu Yakup da buraya yerleşmiştir.
İsrailoğulları Dönemi
M.Ö. 1550-1000 yılları arasında Kudüs şehri ve Mescid-i Aksa bölgesi Firavunların yönetimine geçmiştir. Firavunlar döneminden sonra bölgeyi Âd ve Semûd kavimleri ele geçirmiştir. M.Ö. 995 senesinde ise Davud ve İsrailoğulları Kudüs'ü fethetmiştir. Davud şehri genişleterek ve Mescid-i Aksa'yı yenilemiştir. Davud'un ardından yönetim oğlu Süleyman'a geçmiş; Süleyman mescidi ikinci defa yenilemiş bu tarihten sonra 1. Tapınak, Süleyman Tapınağı olarak anılmıştır. Süleyman'ın vefatıyla, İsrailoğulları'nın egemenliği sona ermiştir.
Ayrıca Kız Kulesi'nin Gerçek Hikayesi ve Anlatılan Efsaneler adlı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Babilliler ve Persler Dönemi
Süleyman'ın vefatından sonra, İsrailoğulları ikiye ayrılmıştır. Kudüs'ü de içine alan Yehuda Krallığı M.Ö. 586 tarihinde Babillilerin saldırması ile düşmüş ve Süleyman Tapınağı yakılmıştır. Babilliler saldırıdan sonra Yahudileri Kudüs'ten çıkararak Babil'e sürmüşlerdir. M.Ö. 538 senesinde Persler ve Babilliler arasında çıkan savaşta Persler, Babillileri yenilgiye uğratınca, Pers Kralı Yahudilerin Kudüs'e dönmelerine ve tapınağı yeniden inşa etmelerine izin vermiştir. Yahudiler Kudüs'e dönerek 2. Tapınağın (Herod Tapınağı) inşasına başlamışlar ve M.Ö. 515 senesinde tamamlamışlardır.
Romalılar/Bizanslar Dönemi
M.Ö 332 civarında Kudüs toprakları Antik Yunanlılar tarafından işgal edilmiş; M.Ö. 20’lerde Roma İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir. Roma İmparatorluğunun Kudüs'teki ilk yöneticilerden Hirodes, Mescid-i Aksa’yı yenilemiş ve el-Halil Kapısı'na kale inşa etmiştir. İslam kaynaklarına göre İsa, Kudüs'ün Hirodes yönetiminde olduğu dönemde yaşamıştır. İsa'dan sonra 300 senesi dolaylarında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılır ve Kudüs'ün hâkimiyeti Bizans Doğu Roma İmparatorluğu’na geçer. Mescid-i Aksa bu dönemde metruk hale gelmiş ve inşa edilmeden önceki konumuna dönmüştür.
Hz. Muhammed Dönemi
Rivayete göre Hicretin ilk yılında (622), Müslümanlar 16 ay boyunca Mescid-i Aksa'ya yönelerek namaz kılmış ve burayı kıble olarak kabul etmişlerdir. Miraç anlatısına göre Hz. Muhammed peygamberliğinin üçüncü yılında, Recep ayının 27. gecesinde Cebrail eşliğinde, Burak adlı bineğe biner ve Mescid-i Haram'dan yola çıkarak Mescid-i Aksa'ya ulaşır. Burak'ı bugün hala ayakta duran Batı duvarına bağlar; peygamberlere imamlık ederek namaz kıldırır ve sonrasında farklı katlarında Âdem, Yahya, İsa, Yusuf, İdris, Harun, Musa ve İbrahim peygamberlerle buluşacak şekilde göğü kat ederek miraca çıkar.
Halife Ömer Dönemi
Halife Ömer zamanında ordu, Şam bölgesinin fethi için görevlendirilmiş ve Ebu Ubeyde bin Cerrah, Kudüs şehrine kadar ulaşmıştır. Şehri kuşatmasına rağmen, Kudüs ahalisi surları içeriden destekleyerek güçlendirdiği için fethi tamamlayamamıştır.
Ebu Ubeyde, halk bitkin düşünceye dek Kudüs'ü kuşatma altında tutmuş; sonunda direnci kırılan şehir ahalisi elçi göndererek barış istemiş ve Halife Ömer'in bizzat gelerek şehrin anahtarını teslim alması koşuluyla şehri kan dökülmeden teslim etmek istediklerini bildirmiştir. Böylelikle Halife Ömer, 636 yılında Medine'den çıkarak Kudüs'e gelmiş ve şehir halkını koruma sözü vererek, "Ömer Ahitnamesi" denilen fermanı yayınlamıştır. Halife Ömer, daha sonra üzerine Kıble Mescidi'nin kurulacağı alana, Mescid-i Aksa Hareminin güney bölgesine mescit inşa edilmesini emretmiştir. Hz. Ömer döneminde bu mescit yaklaşık 1000 kişiyi alabilecek ahşap yapıdan ibaretti.
Emeviler Dönemi
661 yılında Emevî Devleti kurulduktan sonra Emevîler, Halife Ömer'in Mescid-i Aksa içerisinde inşa ettirdiği Kıble Mescidi'ni yenilediler; inşa malzemesi olarak taş kullandılar ve mescidi 3000 kişiyi ağırlayacak biçimde büyüttüler. Mescid-i Aksa'daki en büyük yenileme hareketi 685 senesinde Halife Abdulmelik bin Mervân döneminde başladı ve bu yenileme sürecinde Kubbetu's Sahrâ inşa edildi. Yapı, Mescid-i Aksa Hareminin tam ortasında bulunan ve bölgenin en yüksek yeri olan kayanın üzerine inşa edilmiş altın kubbe ve bu kubbeyi taşıyan yapıdan ibarettir. Müslümanlar Hz. Muhammed'in Mirac'a çıkarken ayak bastığı son yerin bu kaya olduğuna inanırlar.
Ayrıca Ayasofya Tarihi, Mimari Özellikleri ve Gizemi adlı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Abbasiler Dönemi ve Depremler
746 senesinde meydana gelen depremde Mescid-i Aksa, büyük ölçüde yıkılmıştır. Bundan 4 sene sonra 750 yılında Saffâh, Emevî halifeliğini ortadan kaldırıp Abbâsî Devleti'ni kurmuştur. Saffâh'ın ölümünden sonra halife olan kardeşi Ebu Cafer el-Mansûr Mescid-i Aksa'nın yıkılan yerlerini yeniden inşa ettirmiş; inşaat 771'de sona ermiştir. Ancak 774'te meydana gelen başka deprem yeniden inşa edilen bölümlerin büyük kısmını tahrip etmiştir. 1033 yılında gerçekleşen depremde ise, daha geniş alana yayılan tahribat oluşmuştur. 1034 ve 1036 yılları arasında onarılarak yenilenmiştir.
Haçlılar Dönemi
1099 yılında, 1. Haçlı Seferi sırasında Haçlılar Kudüs'ü ele geçirmişler ve sadece Mescid'i tahrip etmekle kalmayıp, adını da Süleyman Mabedi olarak değiştirmişlerdir. Haçlılar Mescid-i Aksa'yı Krallık Sarayı ve Kıble Mescidi’ni de at ahırı olarak kullanmışlardır. 1119 senesinde Mescid-i Aksa tamamen tapınak şövalyelerinin merkezi haline gelmiştir. Bu süre boyunca çok fazla değişikliklere uğramıştır ki bölgede manastır ve kilise yapılması da bu değişiklikler arasındadır.
Eyyubiler Dönemi
Selahaddin Eyyubi, 1187 yılındaki kuşatma ile Kudüs'ü Haçlıların elinden geri almayı başarmış ve Mescid-i Aksa'da önemli düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Kıble Mescidi’nin yeniden Müslümanların ibadetine açılabilmesi için, haçlıların mescitteki kalıntılarını temizletmiş, mescidin zeminini değerli halılarla döşeterek bunları gül suyu ve buhurla kokulandırmıştır. 1218 yılında Mescidin güneyinde revakları ve üç kapı inşası yapılmış; 1345'te ise doğu tarafındaki geniş alan taşla döşenerek ve iki kapı muhafızlığı daha eklenmiştir.
Osmanlı Dönemi
1516'da Yavuz Sultan Selim Kudüs'ü ele geçirmiştir. Sultan Selim Kudüs'e girdiğinde şehrin âlimleri kendisini karşılamaya gelerek Mescid-i Aksa ve Kubbetu's-Sahra'nın anahtarlarını ona vermiştir. Kudüs'ün mevcut önemi, Osmanlı idaresinde daha da artmış ve ilerleyen dönemlerde Kudüs doğrudan İstanbul'un sancağı haline getirilerek ‘Kudüs-i Şerîf’ adını almıştır.
Osmanlılar Mescid-i Aksa'da büyük yapısal değişikliklere gitmemişlerdir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında çeşitli onarım ve düzenlemeler yapılmıştır. Sultan Süleyman döneminin en önemli inşa faaliyeti, şehir surlarını yenilemesi olmuştur. 1527'de Kasım Paşa şadırvanı yapılmıştır. 1874 yılında Sultan Abdulaziz döneminde, Kubbetu's-Sahra ve Kıble Mescidi büyük onarımdan geçmiştir. Osmanlılar 1917 sonlarına kadar Kudüs'te egemen olmuşlardır.
Mescid-i Aksa’nın Önemi
Görüldüğü gibi bilinen tüm tarih çağları boyunca Mescid-i Aksa dinlerin doğuşuna, büyük devletlerin kurulup yıkılışına tanıklık etmiş, bütün semavî dinler tarafından kutsal olarak kabul edilmiş; İbrahim Peygamber’in yaptığı ilk mescit ile başlayan önemli mabetlerin, camilerin vb. kutsal mekânların inşasına ev sahipliği yapmıştır. Bütün dinlerin kutsal saydığı bu alan günümüzde de önemini fazlasıyla korumaktadır. Bölgede yaşayan Yahudiler, Müslüman halk üzerinde baskısını sürdürmeye devam etmekte ve bu sebeple yıllardır İsrail Filistin çatışmalarına sahne olmaktadır.
Ağlama Duvarı
Yahudiler her sene Süleyman Mabedi’nin yıkılışının yıl dönümünde Ağlama Duvarı’nda dua ederler. Osmanlı Devleti Kudüs'ü fethetmesinin ardından Yahudilerin de ziyarette bulunabilmeleri için 'Ağlama Duvarı'nın onarılmasına izin vermiştir. Müslümanların bu hoşgörüsüne karşılık Yahudiler ise daha sonraları, Ağlama Duvarının yanındaki Müslüman evlerinin yıkılmasını istemişlerdir. Bu sebeple araları bozulan Müslümanlar ile Yahudiler, çözüm için Birleşmiş Milletler’e başvurduğunda BM, Ağlama Duvarı’nın Müslümanların egemenliğinde olduğuna karar vermiştir. Yahudiler bu kararı kabullenememiş daha da hırslanarak Kudüs'ü işgal etmiş ve Müslümanlara zulmetmeye başlamışlardır.
Sıkça Sorulan Sorular
Yahudi inancına göre tapınaklarını tekrar yapmaları için tarihteki ölçülerde olması gerekir. Bunun için de önlerinde iki önemli engel vardır: Mescid-i Aksa içindeki Müslüman mabetleri olan Kıble Mescidi ve Kubbet'us Sahra. Onlara göre tapınağın eski ölçülerinde olabilmesi için bu iki kutsal yapının yıkılması gerekmektedir. Yahudi tanrıbilimcileri Mesih'in dünyaya gelmesinden önce Mescid-i Aksa’ya ‘3. Tapınak’ın yapılmasını planlamaktadır. Yahudilik taraftarları da bunun için ne yazık ki, Müslümanlarla savaşmaktan ve onlara zulmetmekten kaçınmamaktadır.
1922-25 yılları arasında Mimar Kemâleddin Bey tarafından yönetilen son kapsamlı onarım çalışması yapılmıştır. Bu çalışmalarında, eski mescidin temellerini güçlendirme, iç temellerin yeniden yapılması gibi düzenlemelerle beraber Mescid’i çevreleyen surlarda bazı onarımlar yapılmış ve Mescid içerisindeki süslemeler de yenilenmiştir.
1967 yılından beri İsrail işgali altında olan Kudüs’te, 2000 yılına kadar Mescid-i Aksa Vakfı, yönetimde söz sahibi olan tek kurumdu. İsrail hükümeti 2003 yılında, Mescid-i Aksa Vakfı'nın karşı çıkışlarına aldırmadan Müslüman olmayan ziyaretçileri avluya almaya başladı. O tarihten sonra İsrail tek taraflı olarak giderek daha çok Yahudi’yi içeriye almaya ve Müslümanların girişine daha fazla sınırlamalar getirmeye başlamıştır.