Sümela Manastırı Tarihi ve Bilinmeyen Özellikleri

  • Cahil Uzman yazdı.
  • 11 Mart 2021
  • 1.093 okunma
  • 2 beğeni

Sümela Manastırı ya da bir diğer bilinen adıyla Meryem Ana Manastırı, ülkemiz topraklarına ait değerli tarihi yapıdır. Trabzon’un Maçka Altındere Vadisi’nde yer alan bu eşsiz yapının, Sümela adını melas sözcüğünden aldığı söylenmektedir. Manastırın oluştuğu bölgenin Karadağlar içerisinde yer alması ve taşların koyu renk barındırması yüzünden siyaha çalan bu adın verildiği rivayetler arasındadır. Ayrıca halkın daha çok Meryem Ana Manastırı diye tabir ettiği bu manastıra, siyahla özdeşleşen Meryem Ana tasviri olduğu için Sümela denilmesi konuya dair başka görüştür.

Sümela Manastırı yalnızca tarihi bir doku olmamakla birlikte, biçim ve görünüşü ile dikkat çekici bir eser sayılmıştır. Dağların arasında oluşturulmuş yapı özelliğinde tasarım harikası görünüme sahip farklılığı kültür mirası olması açısından önem taşır.

Sümela Manastırı’nın İnşa Edilmesi

Sümela Manastırı’nın İnşa Edilmesi

Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında “375-395” yılları arasında kurulması için inşasına başlanmıştır. “Barnabas” ve “Sophranius”  isimli iki Atinalı rahip, Karadağ’ın kayalık eteklerinde ve şehirden uzak bir yapının olması için planlar oluşturmuşlardır. Bir inanışa göre, Atinalı bu iki rahip Hz. İsa ve Meryem Ana’yı rüyasında görmüşler ve bulundukları alan olarak belirledikleri bu noktayı daha sonra inşaat temelinin atılacağı bir üs olarak seçmişlerdir.

6.yüzyılın Bizans imparatoru Justinianus , manastırla ilgili yaptığı düzenleme ile alanın biraz daha genişletilmesi için General Belisarios’u görevlendirmiştir.

Sümela Manastırı’nın günümüzdeki halinin tamamlanma sürecinin ise 13. yüzyılda oluştuğu belirtilmiştir. Sümela Manastırı’nın şimdiki durumuyla varlığını 13'üncü yüzyıldan itibaren sürdürdüğünü söyleyebiliriz. 1204 tarihinde varlığını sürdüren Komnenos Prensliği’nden  III. Alexios (1349-1390) zamanında manastırın önemi artmış ve fermanlarla manastır için gelir sağlanmıştır. III. Alexios’un oğlu III. Manuel ve sonraki prensler döneminde Sümela yeni fermanlar içeren desteklerle zenginleştirilmiştir. Sümela Manastırı’nın  yapısında gerçekleşen büyük  değişikliğin yapıldığı zaman olarak 18. yüzyılda oluşan restorasyonla manastırın önemli bir kısmı yenilenmiştir. Ayrıca manastıra eklenti olarak daha sonra yerleştirilmiş olan ek yapılar, binalarla görkemli görünümünü kazanmıştır. Duvar süslemelerinde freskler kullanılmış, balkonlu keşiş odaları zaman içinde yapıya dahil edilen unsurlardan olmuştur.

Trabzon’un Ruslar tarafından işgal edildiği 1916 senesinden sonra manastır ele geçirilmiş, cumhuriyetin ilan edildiği süreden 1923’ten sonra tekrar geri alınmıştır. Sümela Manastırı, Osmanlı döneminin değerli bir mimari yapısı olarak hakları korunan özerk bir konuma sahip olmuştur her zaman. Yıllar içinde değeri birçok yerli, yabancı arkeolog, araştırmacılar ve turistlerce daha çok fark edilmiştir. En son 19. yüzyılda dağ eteğinde konumlanmış bu görkemli manastır son şeklini almış ve yerli, yabancı bir çok insanın ziyaretine açık hale getirilmiştir.

Ayrıca Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler hakkında bilgileri inceleyebilirsiniz.

Sümela Manastırı’nın Mimari Özellikleri

Sümela Manastırı’nın Mimari Özellikleri

Konum itibarıyla ve de mimari dokusunu yansıttığı işçiliğin günümüze yansıyan görkemli etkisi nedeniyle önemli bir yapı olan Sümela Manastırı iç mimaride yine aynı güçlü etkilere sahiptir. Sümela Manastırı’nın Ana Kaya kilisesi, şapeller, mutfak, öğrenci odaları, kütüphanesi, misafirhanesi ve kutsal yazma bölümü yapısına ait olan önemli unsurlardır. Geniş bir bölgede yayılım gösteren bu alanların yanı sıra su kemeri olarak konuşlanmış manastırın giriş bölümünde yer alan yamaca yaslı duran özelliği ile de kemer dikkatleri üzerine çekmiştir. Birçok gözü olan bu kemer zaman içinde aşınarak tahribata uğramış ve yıkılmak zorunda kalmıştır.

Manastırın giriş bölümüne ulaşmak için dar ve uzun bir merdiveni çıkmak zorundasınız. Kapıda ziyaretçileri karşılayan muhafız odaları ise girişin hemen yan bölümünde yer alır. Aynı şekilde iç avluya geçebilmek için aynı noktadan bir merdiven kullanılması gerekir. Taş malzemelerin kullanıldığı manastırın sağ bölümünde bir kütüphane, büyük balkonlara sahip keşiş odaları ve misafir odaları göze çarpmaktadır. Bu manastıra sonradan eklenen bölümlerin 1860 yılında gerçekleştiği de edinilen bilgiler arasındadır. Manastırın sol tarafı ise kilise özeliğini oluşturan mağara önünde yer almış binalardır. Zaman içinde duvarlarda yer almış olan fresklerin sökülerek tahrip edilmiş bir şekle büründüğünü de belirtmeliyiz. Manastırın görkemli havasını yansıtan unsurlardan olan fresklerde, Hz. İsa ve İncil’den alındığı düşünülen sahnelerin resmedilmesi, Hz. İsa’nın yaşamına dair örnek kesitler ve Meryem Ana figürleri tasvir edilmiştir.

Kilisenin iç bölümünde yer alan fresklerin özellikleri arasında yer edinen Meryem figürleri, Gürcü Madonna şekliyle tasvir edilmiştir. Ana kilisenin apsis tarafında yer alan Meryem Ana’nın doğuşu ve mabede getirilişi, tebliğ kısmı, İncil’e ait figürler yer almaktadır. Ayrıca doğu bölümünde kilisenin üst kısma bakan noktasında Adem’in yaratılış anı, Havva Ana figürü, yasak meyvenin yendiği an, Tanrı’nın uyarısı, Adem ve Havva’nın cennetten kovuluş figürü, kabir meleği ve İznik konsili de yer almaktadır. Apsis bölümünün dış duvarının yüksek bölümünde ise dört büyük melekten Cebrail ve Mikail tasvir edilmiştir.

Merkezi alan olarak yüksekliği 1.150 metrede yer almış olan bu manastır, bir zamanlar Rumlara ait Ortodoks manastır ve kilise kompleksi olarak bilinmekteydi.

Tarihe damga vurmuş ve yön vermiş 10 ilham veren kadın yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Osmanlı Döneminde Sümela Manastırı

Osmanlı Döneminde Sümela Manastırı

Sümela Manastırı, Osmanlı döneminde topraklarımıza ait olmadan önce kent savunması için Türkmenlere karşı kullanılan karakol merkezi olarak da hizmet görmekteydi. Fethin gerçekleştiği tarihten sonra bile bu durumunu muhafaza eden manastır, Osmanlı’da Yavuz Selim döneminde bakımına önem verilmiş ve dönemin padişahı tarafından manastıra büyük iki adet şamdan yerleştirilmiştir. Bölgenin özel bir ayrıcalıkla korunmasına dair pek çok Osmanlı padişahı fermanlar düzenletmiştir. Fatih Sultan Mehmet, II. Murat, II. Selim, IV. Mehmed de bölgeyle ilgili Trabzon ve Gümüşhane şehirlerinin İslamlaşma süresince bölgeyi çevrili bir alan olarak koruma altına almıştır. Birçok Hristiyan azınlığın dahil olduğu bir bölge olarak tedbirler oluşturulmuştur.

Ülke toprakları içinde başlayan azınlık isyanlarının arttığı dönemlerde bağımsız bir Pontus devlet  kurma amacında olan Rum milislerince karargah olması için ele geçirilen Sümela Manastırı, 18 Nisan 1916 tarihinde başlayan çatışmalarda Rus kuvvetlerince ele geçirilmişti. Milli mücadelenin zorlu yıllarından sonra topraklarımıza katılan manastır, nüfus mübadelesi gibi bir konu için gündem olmuştur. Batı Trakya’daki Türkler ve Anadolu’da yer alan Yunanlıların yer değişimini içeren mübadele öncesi, Sümela ismi verilen yeni bir kilise de inşa eden Rumlar yaşadıkları bölgeden daha sonra ayrılmak durumunda kalmıştır. Sümela Manastırı için eskiden olduğu gibi her sene geleneksel yapılan şenlikler Trabzon’da yapılmaya devam etmektedir.

Günümüzde Sümela Manastırı, 2010 senesi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti’nin onayıyla Hristiyan dinine mensup kişilerce 88 yıl sonra ilk kez ayin için açılmıştır. İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği I. Bartholomeos tarafınca idare olunan ayin 15 Ağustos 2010 senesinde gerçekleşmiştir. Sümela Manastırı günümüzde, UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde yer almaktadır.

Sıkça Sorulan Sorular

Uzun bir zamandır restorasyon çalışmaları sebebiyle kapalı halde tutulan Sümela Manastırı, en son 29 Temmuz 2020 tarihinde ziyaretlere açılmıştı. Restorasyon çalışmaları sıklıkla yenilenen manastırın ziyaretçilere serbest olduğu 31 Ocak 2021 tarihinden sonra pandemi etkisiyle de bazı ziyaretlerin kısıtlandığı belirtilmektedir.

Manastırın tarihçesi hakkında daha detaylı bilgi edinip, inceleme fırsatı bulabileceğiniz T.C Kültür Bakanlığı’nın www.ktb.gov.tr ve www.sumela.gov.tr Web adreslerinden pek çok bilgi içeren kaynağa ulaşabilirsiniz.

UNESCO öncülüğünde kabul edilen Dünya Miras Komitesine katılım gösteren 193 devletin üyesi olduğu komite, Uluslararası alanda Dünya Mirası’na dahil edeceği yerlerin isimlerini her sene listeleyip güncelleştirmektedir. Listelenen alanların özel ayrıcalıklarla korunması söz konusudur. Hatta konuyla ilgili Dünya Miras Fonu tarafından o eserin ait olduğu üye devlete, ödenek dahi verilebilmektedir. Evrensel bir değer taşıdığına inanılan fiziki ve kültürel alanlar, özellikle miras listesine konu olup uluslararası sözleşmeyle de yaşam boyu koruma altına alınırlar.

İlgili Yazılar