Dünya, Güneş, Ay! Uzay Hakkında İlginç Bilgiler 1
Fikir Mühendisi yazdı. 25 Ocak 2021 892 okunma
İnsan boş vakit buldukça düşünmeye ve irdelemeye başlıyor her şeyi, Pandemi’nin belki de tek iyi tarafı bu oldu! Geçmişte hiç yapmadığımız kadar evde kalmaya çabalıyoruz. Ve evde kaldıkça da; ne yapsam diye günü doldurma çabası içerisine giriyor; pek çok film, dizi, belgesel izliyor, müzik dinliyor, kitaplar, dergiler okuyor, hatta bir kısmımız sıkıntıdan bilmediğimiz konuları araştırıyoruz. Ne iyi oldu, Pandemi sayesinde kendime ayıramadığım zamanı ayırdım, genel kültürüm arttı, diyenler bile var😊 İnsanlar hastalıklardan ölmesin de, varsın kültürümüz az kalsın, razıyım, öyle değil mi? İşte böyle bir ‘sokağa çıkma kısıtlaması’ gününde, hep aklıma takılan ‘ evren – uzay ‘ hakkında araştırmaya başladım. Sonrasında; edindiğim bilgileri de sizlerle paylaşmak istedim, oturdum bu yazıyı yazıyorum. Keyifli okumalar dileriz.
Evren’den Sonrasını Düşünememe Çaresizliği
Sırasıyla düşünmeye başladığımda; Dünya, Güneş, Ay, yıldızlar, diğer gezegenler, hatta galaksiler, karadelikler, göktaşları vb. sayıyor sayıyor ve ya ‘evren’de sonrası dediğimde beynimde bir ‘dur’, burası ‘bilinmeyen bölge’ sinyali alıyorum. O an tam olarak şöyle yaşanıyor 😊 ‘tüm evrenin bilimsel olarak bilinen sınırlarına geldiğimde’ bundan sonrası var mı, varsa ne var? Yoksa ne yok? Gibi tuhaf bir çaresizlik içerisinde kalmışken buluyorum kendimi! Size de böyle mi oluyor? Tam o anda bu konudaki çaresizliğimi ve sıkışmışlığımı unutmak için birden ‘bilimsel verilerden’ ‘dinsel öğretilere’ doğru kaymış buluyorum kendimi. Bakın ne ilginç bilgiler varmış ‘uzay ve uzaydaki bilinmezliği çözmeye dair! Hayaller ‘evren sınırlarının sonrası’, gerçekler ‘ sonsuzluk’! 😊 ‘Bir başka alemin bekleme odasıdır, bu dünya’ demiş Victor Hugo !
İnsan Bilincinin Ötesinde Gizemli Bir Sistem
Araştırmaya başladığımızda, bu muhteşem alemde pek çok farklı ve şaşırtıcı ‘gök cismi’yle karşılaşıyoruz. Ve kendimize bir başlangıç noktası ararken; meşhur ‘Big Bang, Büyük Patlama’ ile karşılaşıyoruz. Ardından evren, galaksiler, Samanyolu, gezegenler, Dünya vb. diyerek sadece ‘ilginç bilgileri’ anlatmaya başlıyoruz.
Büyük Patlama
Evrenin başlangıcı yani oluşumu, bilim dünyasındaki teorisyenler tarafından ‘büyük patlama’ya dayandırılıyor. Ve bu patlamada; evrende var olan tüm maddelerin yaklaşık % 98’inin helyum, hidrojen ve lityum ile yaratıldığı kabul ediliyor. Bu patlamanın ardından, daha ağır maddeler olan oksijen, azot ve karbon ortaya çıkıyor. ‘Big Bang’ hakkında diğer bir görüş ise; daha önce yıkılmış bir evrenin kalıntısı olup, sonsuz bir döngünün içinde olduğudur. Evrenin insan beyni tarafından ve var olan bilimsel bilgilerle anlaşılamayacak bir biçimde, bir tür ‘geçiş aşaması’ olduğuna inanıyorlar. ‘Belki de bu dünya başka bir gezegenin cehennemidir’ demiş yazar Aldous Huxley..
Dünya'nın oluşumundan bugüne kıtaların ayrılışını merak ediyorsanız, linkteki yazımız sizin için!
Evren
Tüm gök cisimlerinin evi olan uzay ve uzayda bulunan her şeyin toplamı olan ‘evren’ % 23 karanlık madde, % 4 normal madde ve % 73 karanlık enerjiden oluşur. Ve ‘evren’ diye adlandırdığımız bu büyük gizem, her bir saatte her yöne 1 milyar mil genişler. Diğer bir ilginç bilgi ise; evrende var olabilecek milyonlarca medeniyet olma ihtimali ‘Drake Denklemi’ ile İngiliz Kâşif Sir Francis Drake tarafından henüz 16.yy’da önerilmiştir.
Uzay
Yıl oldu 2021 ama bilim insanları halen uzayın sonunu bulamadılar.:) Şaka değil gerçek; uçsuz bucaksız bir sonsuzluktan bahsediyoruz ‘uzay’ denince! Her gün genişleyen uzayda hava yani atmosfer olmadığı için aslında ‘sessiz’dir. Çünkü dalgalar halinde yayılan sesin üzerinde ilerleyebileceği uygun ortam yani ‘hava’ yoktur. Bu durumun tek istinası radyo dalgalarıdır. Bu sebeple uzayda iletişim kurabilmek için ‘radyo dalgaları’ kullanılır. Hala nereden ve kimden geldiği belirlenememiş olan; uzaydan gelen ‘ilk’ sinyal ise; 1977 yılında, Ohio Üniversitesi'ne ait bir radyo teleskop ile alınmıştır. Uzmanlarca derin uzaydan geldiği belirtilen 72 saniyelik bu sinyallere ‘Wow’ adı verilmiştir..Ayrıca uzay bilimsel çalışmalara göre %73 oranında ‘karanlıktır’. Kokusuna gelince; uzayda moleküller ‘yüksek enerji seviyesinde titreştiği’ için sıcak metal, yanık et ve kaynak dumanı benzeri bir koku hakimdir. Ve çiçekler uzayda Dünya’dan farklı kokarlar. Hatta; Discovery Uzay Mekiği’nde yetişen çeşitli güllerin kokusu çoğaltılarak, bir Japon şirketi tarafından ‘Zen’ isimli bir parfüme eklenmiştir. Merak ettim şimdi 😊 bu parfüm hala var mıdır ve fiyatı nedir acaba? Sadece uzayda olan; ‘Soğuk Kaynak’ denilen, başka bir ilginç bilgiyle devam edelim. Uzayda ‘aynı yapıda iki metal – birbirlerinden ayrı olduklarını düşünemedikleri ve tek parça zannettikleri için’ birbirine değerse yapışıp, ayrılamazlar.;) Ayrıca, ‘yüzey gerilimi’ denilen ‘moleküller arasındaki çekim kuvvetlerinin dengesizliği’ sebebiyle; uzayda serbest olan ‘her sıvı küreye dönüşür’. Uzay boşluğunda, bilim insanları tarafından henüz keşfedilmemiş milyonlarca madde olduğunu biliyoruz. 1609 yılında; - mevcut görüntüyü sadece 10 kat büyütebilen bir teleskopla - uzaya ilk bakan kişi ise İtalyan astronom, filozof, fizikçi, mühendis ve matematikçi olan Galileo'dur. 1947 yılında; - ABD tarafından, Alman yapımı V-2 füzelerle - uzaya gönderilen ilk canlılar ise; meyve sinekleriydi. Evet, yine doğru okudunuz 😊 Meyve sinekleri, gen ve hastalıklar bakımından insana benzedikleri için seçildi. Amaç uzayın bu canlılar üzerinde yaratacağı etkileri incelemekti!
Galaksiler
Evren’de 100 milyardan fazla ‘galaksi’ ve büyük galaksilerde de ortalama 400 milyar ‘yıldız’ vardır..Evet yanlış okumadınız, ne çok değil mi? Bu galaksiler içinde bizimki ise; Samanyolu yani bilim dünyasındaki adıyla ‘Milky Way’dir. Bize en yakın galaksi ise; 2,5 milyon ışık yılı uzakta olan ‘Andromeda’dır. BVe bu 2 galaksi, 3,75 milyar içinde çarpışacak.. Samanyolu, 105.700 ışık yılı genişliğinde olup, şu an alanında 400 milyar yıldız ve 50 milyar gezegen bulanmaktadır. Bu gezegenlerin sadece %1’i olan ‘Goldilocks Bölgesi’nde, içinde yaşam olan 500 milyon gezegen olduğu biliniyor. Bir diğer ilginç bilgi; Dünya'dan galaksinin (Milky Way) merkezine gitmemiz, yaklaşık 450.000.000 yıl sürer. Galaksimizde bulunan yıldızlar arasındaki ortalama mesafe ise 5 ışık yılıdır. Ne çok bilmediğimiz ve beynimizin sınırlarını zorlayan sayılardan bahsediyoruz, değil mi? Bilim adamları ‘Samanyolu’nu araştırırken, evrenin her tarafında var olan bir madde buldular ve adını‘“Ethyl Formate” koydular. Bu maddenin tadı ahududuya benzeyip, galaksinin kokusunun da alkollü bir içki türü olan ‘rom’ tadında olduğu belirtiliyor. Güneş sistemimiz, Samanyolu (Milky Way) etrafında dönüşünü 225 milyon yılda tamamlıyor! Bu durumu şöyle açıklayalım; Dünya’da dinozorlar yeni üremeye başladığında, Dünya ‘yine’ - en son - şimdiki konumundaydı! Dünya bu konuma tekrar geldiğinde, tahmin edersiniz ki bizlerden eser bile kalmayacak..
Dünya - Güneş - Ay Sistemi
Dünyamızdan baktığımızda Güneş ve Ay aynı boyutta görünür. Oysaki Güneş 400 kat daha büyüktür! Eşit boyuttaymışlar gibi bir görüntü oluşmasının sebebi ise; aradaki mesafenin boylar orantısının 400 katı olmasıdır! Hııımm! 😊
Dünya
İçinde bulunduğumuz Güneş sistemi 4,6 milyar yaşında olup, yaklaşık 5 milyar yıl sonra Güneş'in genişleyeceğini, bu genişleme sebebiyle de 7,5 milyar yıl sonra da Dünya’yı tamamen yutacağını öngörüyorlar.. Neyse ki biz görmeyeceğiz 😊 Bir yandan da hangisine üzülsem bilemedim, Dünya’nın yok oluşuna mı? Yoksa bizim çoktan yok olmuş olmamıza mı? Diğer bir ilginç bilgi ; Dünya'nın dönüşü de giderek yavaşlıyor! Yani geçmişteki günler hep daha kısa olacak! Dünya'nın yüzeyi adeta bir bovling topu gibi dümdüz ve hatta daha pürüzsüzdür.. Dünyada, ‘en yüksek dağ ve en derin okyanus’ arasındaki pürüzün yüksekliği, Dünya yüzeyinin kalınlığının sadece 5.000'de 1'i kadardır. Dünya’dan ayrıldığımızda 100 km sonra Uzay’a ulaştığımızı söylüyor bilim adamları ve bu aradaki hatta 'Karman Line' adını vermişler. Dünya'nın kendi çevresinde tamamladığı bir tur, bir ‘gün’ olarak tanımlanırken, Dünya’nın çevresinde dönen Uzay İstasyonu’nda bulunan bir astronot ise; Güneş'in doğumunu ve batımını 24 saatte – yani bir günde – tam 15 kere görür. Dünya’ya düşen en büyük meteorun, yüzeyde – taşın suda sekmesi gibi - sekip durması sebebiyle krater oluşturmamıştır. Dünya’da keşfedilmiş en dayanıklı canlı ‘Tardigrad’ tır. Bu hayvan, vakumlu uzay ortamında 10 gün hayatta kalabilir.
Geçmiş medeniyetler Dünya'nın şekli ile ilgili pek çok inanca sahiptiler, yazımızda bulabilirsiniz.
Güneş
Dünya’daki yaşam kaynağımız olan Güneş, kütle ve boyut olarak çooooookkkkk😊 büyüktür. Şöyle ki; Güneş'in içerisine tam 1.000.000 (1 milyon) tane Dünya sığabilir! Ve Dünya’dan 330.000 kat daha ağır olan güneş, sistemdeki toplam kütlenin %99,85’ini oluşturur. Düşünsenize; Güneş siteminde – Güneş dışındaki - geriye kalan her şey sadece 0,15’lik bir kütle oluşturuyor. Vaoooovvv! Bu gerçekten muhteşem! 😊 Rengi de aslında sarı olmayıp, beyazdır ve atmosfer sebebiyle Dünya'dan bakınca sarı olarak görünür. Ve tabi ki sıcaklığını merak ediyoruz değil mi? Sıcaklığı 5.726.85 °C’dir. Sanırım bu sıcaklık hayal bile edemeyeceğimiz kadar fazla! Onu tutmaya kalktığımızda – şaka tabi ki – Güneş'in en uzun tutulması da 7.31 dakikadır. Güneş tam turunu ise; 25-35 Dünya günü içerisinde yaparken, Dünya’nın tam bir turu ise doğal olarak ‘ 1 Dünya günü’dür. 😊
Ay
Uzay çalışmaları konusunda her zaman rekabet halinde olan Amerika ve Rusya, ‘Ay’a gitme konusunda defalarca başarısız denemeler yaptılar. Bu denemelerden sonra, yarışı kazanan Ruslar olacaktı ki; Rus yapımı Luna-2 roketi ile ay yüzeyine hızla çarparak infilak etmesi sebebiyle, ‘ilk’ başarılı yolculuk yarışını yine Amerikalılar kazandı. Amerikalılar’ın “Apollo 11”i ise Ay’a ilk kez 1969 yılında astronot Armstrong ile ayak basmıştır. Fakat Armstrong'un Dünya'ya dönüşünü filme alan cihaz arızalandığı için iniş kayıtları ne yazık ki silinmiştir. Şansa bakar mısınız !? Sen aya git ama tarih kayıtlarına geçecek bir dönüş görüntün olmasın 😊 Ayrıca astronotların ayak izleri ve aracın tekerlek izleri Ay’da halen duruyor. Rüzgâr ve atmosfer olmadığı için de 100 milyon yıldan fazla bir süre daha kalacağı öngörülüyor. Ay’la ilgili diğer bir ilginç bilgi ise; Dünya'nın neresinde olduğumuz hiç fark etmeksizin, Ay’ın hep aynı yüzünü görürüz, hiç değişmez! Neden mi değişmez çünkü ‘Ay’ kendi ekseni etrafında Dünya ile aynı oranda döner! Sonuç olarak Ay’ın %41’lik bir bölümü, hep karanlıkta kalacak ve bize yüzünü hiç göstermeyecek! Her yıl Ay, Dünya’dan 4cm uzaklaşıyor. Bilim adamları, bu uzaklaşmanın sonucu olarak, milyarlarca yıl sonra Ay’ın Dünya’nın yerçekimi alanından çıkacağını öngörüyorlar. Ay’ın sıcaklığı ise; felsefi bir konu haline gelmiş olup, "The Dark Side of Moon" olarak anılıyor ve parlak yüzünün gece sıcaklığı -150 derecelere ulaşıyorken, gündüz ise 100 °C civarındadır. Ve ‘Ay ışığı’ da Dünya’ya 1,255 sn’de ulaşıyor. Gelelim Ay’da yapılan ilk spora; 6 Şubat 1971’de Alan Shepard, yüzeyde bir golf topuna vurarak, golf oynamıştır. Ay yüzeyinde en son 14 Aralık 1972’de yürünmüş olup, o tarihe kadar, Ay’a 12 farklı kişi ayak basmış ve yüzeyinde yürümüştür. İnsanlardan daha önce - karşılaşabilecekleri olası tehlikeler düşünülerek - ilk önce ‘kaplumbağalar’ Ay yüzeyine gönderilmiştir. Kaplumbağaların Ay ortamındaki basınca uyum sağladığı ve zarar görmediği görülünce, ardından insanlar gönderilmiştir. İlk gidiş yılı 1969'dan bu güne kadar Ay yüzeyine 6 adet bayrak dikilmiştir ve 5 tanesi hala Ay'da dalgalanmaktadır.
Uzay’la İlgili İlginç Bilgiler, 2. Bölümde Görüşmek Üzere😊 Uzay’la ilgili ‘ilginç bilgiler’ o kadar çok ki! Bu yazımızda ‘ evren, uzay, büyük patlama, galaksiler, Dünya, Güneş ve Ay’ hakkındaki ilginç bilgilerden bahsettik. Eğer yazımızı sever iseniz; önümüzdeki günlerde ‘ Uzay’la İlgili İlginç Bilgiler 2’ ile bu konuda ‘yıldızlar, kara delikler, göktaşları, astronotlar, uzay araçları, diğer gezegenler, uydular vb’ diğer gök cisimleriyle ilgili bilgileri aktaracağız, bizi takibi bırakmayın! Ve yine ünlü bir sözle yazımıza son noktayı koyalım; ‘Dünya, sonsuzluk içinde küçük bir parantezdir’ Jackson Brown. Keyifli okumalar dileriz!