Geçmiş Medeniyetlerin Dünya’nın Şekli ile İlgili İnanışları
Fikir Mühendisi yazdı. 13 Ocak 2021 4.204 okunma
Üzerinde yaşadığımız Dünya ile ilgili en çok merak edilen ve geçmişte hakkında teoriler üretilen, hatta geçmişte bahsedilen varsayımları bugün okuduğumuzda ; ‘ böyle düşünmüş olamazlar, şaka mı bu’ dediğimiz konu ‘şekli’dir. Bu yazımızda; önce Dünya’nın şekli ve hareketleriyle ilgili günümüzün bilimsel bilgilerinden bahsedip, sonrasında geçmişe doğru yapacağımız bir yolculukla ülkelerin ve dönemin filozoflarının Dünya’nın şekline ait görüşlerine göz atacağız!
Dünya’nın Şekli Geoittir : Neye Benzer Geoit ?
Geoit eski Yunanca’da “Dünya şekli” anlamına geliyor.Peki ‘Geoit’ denilen bu şekil tam olarak nasıl görünüyor? İlkokul sıralarından beri bize öğretilen bilgilerimize dönüp, hafızamızı biraz zorlarsak; Dünya’nın alt ve üst bölgelerindeki kutuplardan basık, Ekvator’dan hafif şişkince olan hafif göbekli denebilecek ;) küreye çok benzeyen bir şekilde olduğunu anımsarız. Bu şeklin oluşmasının sebebi ise; kendi ekseni etrafında dönüşünün ekvatora ‘merkez kaç kuvveti’ uygulamasındandır. Ekvator en basit anlatımıyla ‘şişmiş’ ve çapı kutupların çapından daha uzun hale gelmiştir. Nasıl durum? Döndürdüm mü sizi okul sıralarına, tebeşirlere ve hatta tozlu tahta silgilerine? ☺️ Yaşı bizden genç olanlar da nostalji yapmış oldu, napalım idare ediverin de yaşımız ortaya çıkmasın;)
Anlayacağınız bugün bile bizlerce, halk arasında söylenen küre veya yuvarlıktır yaklaşımı da gerçeği yansıtmamaktadır. Bu durumda bin yıllar öncesinin medeniyetlerinin Dünya’nın şekline dair neredeyse komik varsayımlarını haklı bulduğumu söylemeliyim.
Dünya Geoittir Demek de Kolay Olmadı !
Hayatımızdaki her değişimi kabul etmek nasıl bir çırpıda kolay olmuyorsa; geçmiş yüz yıllarda da Dünya’nın şekliyle ilgili pek çok tartışma yaşandı. Ve bu konuda pek çok farklı teori ortaya atıldı. Örneğin; hatırı sayılır çoğunlukta bir grup insan Dünya’nın şeklinin ‘düz bir tepsi’ gibi olduğunda ısrarcıydı. Hatta bu kabul sebebiyle; o dönemlerde yaşayan insanlar denize girdiklerinde, çok ileriye giderlerse tepsinin kenarından bir boşluğa düşeceklerini düşündükleri için korkudan ilerleyemezlerdi. Bu görüşle ilgili diğer bir detay yaklaşım da; söz konusu ‘tepsi’nin bazı hayvanların sırtında taşındığı yönünde olan güçlü bir inançtı. Tepsiyi taşıdığı düşünülen hayvanlara baktığımızda ise; bir kaplumbağa, her köşeden tepsiye destek veren 4 filin sırtlarının üzeri ,öküzün boynuzları gibi birbirinden farklı varsayımlarla karşılaşıyoruz.Tepsi fikrinin yanı sıra, Dünya’nın küp şeklinde olduğunu düşünen, hayal güçleri daha da geniş kişiler bile vardı.Günümüzde, yaşadığımız bu dijital çağda bile; yine halk arasında -özellikle yoğun kullanılan sosyal medya mecralarında - Dünya aslında ‘ düz ‘ müdür varsayımı tekrar konuşulmaktadır. Bu çağda tüm bilimsel bilgilere çok kolay ulaşabilecek olmamıza rağmen ve teknoloji bu kadar gelişmişken, hala bu tarz bir olasılığa inanılarak üzerinde konuşulmasını doğrusu gerçekten aklım almıyor ☺️
Dünya'nın Şekliyle İlgili Geçmiş Medeniyetlere Ait Görüşler
İncelediğimizde görüyoruz ki; neredeyse insanlık tarihindeki her medeniyetin farklı bir görüşü varmış Dünya’nın şekli hakkında! Hatta bazı medeniyetlerde farklı dönemlerde farklı inanışlar da olmuş! Örneğin Yunanlılar; Dünya’nın mitolojik tanrılardan birinin omuzlarında taşındığını düşünmüş bir dönem, ilk Yunan filozoflar ise; şeklini bir tepsi gibi düşünüp Dünya’nın sınırlarının ötesinde sonsuz bir akarsu olduğunu öne sürmüşler. Babilliler de Yunan filozoflar gibi ‘tepsi’ inancında birleşiyor.
En eski uygarlıklardan biri olan Mısırlılar ise; düz ve dikdörtgen biçiminde bir Dünya hayal edip, gökyüzünün de dört sütun üzerine yerleştiğini hayal etmişler. Hatta Dünya Erken Mısır ve Mezopotamya döneminde okyanusta yüzen düz bir disk olarak tasvir edilmiştir. Yine Mısırlılar’a ait farklı zamanlardaki başka bir farklı görüş de uzunca bir kutu şeklinde olmasıdır. Ve Dünyamızdaki gece ve gündüz geçişlerinin, bu kutunun açılıp kapanma hareketi olduğunu düşünmüşlerdir.
Dünya’yı Sırtlarında Taşıdığı Düşülen Hayvanlar
Geçmişteki Dünya’nın şekline dair inanışlarda, hayvanların yer aldığı senaryolara da sıkça rastlanıyor. Dünya’yı yüzen bir timsaha benzeten Mayalar, sonsuz bir okyanusta yüzen dev bir kaplumbağanın üzerinde duran dört file taşıtılan yarım küre inancına sahip Eski Hititler gibi.. Hititler’in yanı sıra Hintliler de Dünya’nın dört filin sırtında olup, fillerin de kaplumbağanın üzerinde durması kabulünün yanı sıra, bu hayvanların hareket etmesiyle depremlerin oluştuğunu ileri sürmüşlerdir.
Yunanlı filozoflarla benzer görüşte olan Eski İskandinav ve Cermen halkları da, okyanusla çevrili düz bir Dünya olduğuna inanıyor, Dünya’yı saran okyanusta Jörmungand adında bir yılan yaşadığını düşünüyorlardı.
Eski Halkların Birleştiği Görüş : Dünya ‘DÜZ’dür!
Eski halkların birleştiği görüşlerden en belirgini Dünya’nın düz olduğu yönünde olup, yine bu görüşe katılan İbraniler de, düz olmasının yanı sıra evrenin gökyüzünün içine gömülmüş olduğuna da inanıyorlar. Büyük bir kubbe altında yer alan; Güneş, Ay, gezegenler ve yıldızlar ile evreni tam olarak resmediyorlardı.
Dünya’nın bir kütük gibi suda yüzdüğünü düşünen eski filozoflardan Thales, her şeyden aynı mesafede, sabit ve düz, dairesel bir tepesi olan kısa bir silindir olduğuna inanan Anaximander, yine yeryüzünün düz ve üstten havaya değdiğini alt tarafın ise sınırsız olarak uzandığını düşünen Colophon’un Xenophanes’ini değişik görüşleri olan filozoflardandı.
Konuya geometrik açıdan yaklaşan Eski Çin’de ise; gökler yuvarlak iken toprağın düz ve kare biçiminde olduğuna inanılıyordu. Bu inanca ek olarak; gökler yani gökyüzü tavuk yumurtası olarak yuvarlak ve yay gibi gergin ifade ediliyor, Dünya ise yumurtanın sarısı gibidir ve merkezde, gökyüzünde yatar denilerek betimleniyordu.
Dünya'nın Şekliyle İlgili Bilim Adamlarının Geçmişteki Görüşleri
Bugün sahip olduğumuz bilimsel bilgilerin temelini oluşturan ve Dünya’nın yuvarlak olduğunu açıklayan ilk bilim adamları; 1540’ta Katolik piskopos danışmanı, matematik, astronomi ve haritacılık ile uğraşan amatör bilim insanı Kopernik ve 1640’ta ise İtalyan astronom, fizikçi, mühendis, filozof ve matematikçi Galileo’dur. Dünya bilim tarihine genel olarak baktığımızda ise; Pisagor, Aristo, Biruni ve Alman Gök Bilimci ve matematikçi Kepler’in Dünya’nın küreye benzediğini açıkladıklarını görüyoruz.
1519-1522 yılları arasında Dünya’nın çevresini ilk kez dolaşan Portekizli kaptan, kaşif ve denizci Macelllan, seyahatleriyle Dünya`nın yuvarlak olduğu ispatlanmış ve Doğu Hint Adaları’na kadar beraber sefer düzenlediği arkadaşı Elcano ile birlikte Dünya’nın çevresinin uzunluğunu da belirlemişti. Arap Gezgin, coğrafyacı ve Dünya’nın haritasını ilk çizen alim olarak görülen, haritacı olan İdrîsî de Dünya’nın küre şeklinde olduğunu ifade etmekteydi. İslam’ın altın çağı denilen dönemde; gökbilim, matematik, astroloji, coğrafya, tarih ve doğa bilim üzerine çalışan Biruni de, Dünya’nın küreye benzediğini dile getiren Orta Asyalı bir Türk bilginidir.
Yunan filozof ve Pisagorculuğun mimarı İyonya’lı Pisagor (MÖ 570-MÖ495) ise; Dünya’nın güneş etrafında döndüğünü ve yuvarlak olduğunu ileri süren ilk kişidir. Ancak yaşadığı dönemde Pisagor’un fikirleri ‘delilik’ olarak adlandırılmakta ve kendisine sadece bilimle uğraşan kişiler tarafından inanılmaktaydı.
Platon ve Aristo’yla beraber sonrasında tüm batı felsefesini etkilemiştir. Pisagor’ dan tam iki yüzyıl sonra Aristo, gözlemleri sonunda Dünya’nın yuvarlak olduğunu kanıtlamıştır.
Dünya Yuvarlaktır Döner diyerek, Türkiye televizyonlarının eğlence yüzü olan Sevgili ‘Huysuz Virjin’ Seyfi Dursunoğlu’nu da şarkısının bu sözleriyle saygıyla anıyor, pandemi döneminin zorluklarıyla yaşadığımız bu dönemde Dünya’nın daha hızlı dönmesini ve bu günlerin umduğumuzdan daha çabuk geride kalmasını diliyorum. Dünya yuvarlaksa peki neden düşmüyoruz ? ☺️ Diyerek yeni bir merak konusuyla Sizi baş başa bırakıyorum!