Kanguruların ve Koalaların Memleketi; Sidney Gezi Rehberi

Fikir Mühendisi yazdı. 9 Şubat 2021 184 okunma

Sanırım dünyada üzerinde en çok merak ettiğim kıtalardan biri Avustralya. Filmlerde ve belgesellerde seyrettiğimiz kıtanın asil sahipleri aborjinler ve onların yok ediliş hikâyeleri, sevimli koalalar ve kangurularıyla muhteşem bir doğa,  her zaman sıcak bir hava, uçsuz bucaksız deniz, muhteşem sahiller ve kumsallar! Şimdi orada olmayı ne çok istedim. Bu yazımızda; dünyanın en çok ziyaret edilen şehirleri arasında yer alan bir Avustralya şehri Sidney’i anlatıyoruz. Keyifli okumalar dileriz.

Aborjinler, Bu Toprakların Gerçek Sahipleri

Havalar iyice soğumuşken, pusulayı şöyle uzak ufuklara çevirip, sıcak bir yerlere yolculuk hayali kuruyorsanız, Sidney size düşlediklerinizden fazlasını vaat ediyor. Sidney’e gitmenin görünen tek olumsuz tarafı; saatler süren uçak yolculuğu. Şöyle genel olarak bakacak olursak; Avusturalya’nın içinde barındırdığı farklı kültürler; Akdeniz, Anglosakson, Asya ve Okyanusya, Sydyney’in gelişmesinde büyük rol oynamış. Sidney, batılı tarihi 1778 yılında İngilizlerin toplumda istenmeyen suçluları buraya göndermesiyle, bir sömürge –cezaevi kolonisi olarak başlamış. Şehrin yerlisi kabul edilen aborjinlerin şehirdeki varlığının ise 40 bin yıl öncesine dayandığı tahmin edilmektedir. Aslında bu toprakların sahibi olan yerlilerin yani aborjinlerin büyük çoğunluğu, adaya gelen İngilizler tarafından öldürülmüş veya bu topraklardan sürülmüşlerdir.

Altının Keşfi Bu Topraklarda Her şeyi Değiştirdi!

1852 yılında, şehrin yakınında altın bulunmasıyla da nüfus artmış! Nüfus artışı sebebiyle yapılan yatırımlar sayesinde de şehrin gelişimi hızlanmıştır. Kıtadaki en eski yerleşim yeri olan şehir, ılıman iklimi, rahat yaşamı, plajlarıyla ve doğal güzellikleriyle en çok turist çeken yerleşim yeridir. Dünyada her daim ‘yaşanılacak şehirler’  listesinin ilk beş sıralamasında yer alan Sidney, ekonomik, ticaret, turizm ve eğitim bakımından ülkenin en gelişmiş şehridir. Doğa, kumsal, deniz ve şehir hayatının yakaladığı uyumun, modern şehir hayatının da ne kadar keyifli olabileceğinin kanıtı olmuştur. Şehirdeki genç nufüsun fazlalığı; günün her saatinde şehrin canlı, hareketli olmasını sağlıyor. Ayrıca Sidney, planlı bir şehir olmasının karşılığını da gözde bir turizm merkezi olması, her sene milyonlarca turistin gelmesiyle kat be kat alıyor! Şehir son derece huzurlu bir atmosfere sahip, bu duruma Sidneyliler de misafirperverlikleri ve sıcak davranışlarıyla katkıda bulunuyorlar. Şehirde sayısız liman, plaj ve kumsal yer almaktadır. Denizi, güneşi, sahilde vakit geçirmeyi, genel olarak yaz aylarını ve sıcağı sevenler için biçilmiş kaftan bu şehir J

Sidney Opera Evi: Mimari Yaratıcılığın Zirvesi

1973 yılında açılan, mimarlık ödülü sahibi ve 20.yüzyılın en bilinen, en etkileyici binası, modern mimarinin en önemli örneklerinden biri, sadece Sidney’ın değil  Avusturalya’nın sembolü ! Ne çok övdük, değil mi? J Ama inanın yapı bu övgülerden fazlasını hak ediyor. Büyük bütçeler harcanarak yapılmış yani pahalı olması ve zorlu yapım süreci nedeniyle büyük eleştiriler alan, orijinal mimarı Utzon’un projeyi yarım bırakmak zorunda kalmasıyla 14 yılda tamamlanabilen yapı, ‘UNESCO Dünya Kültür Mirası’ listesinde yer almaktadır.Yılda 2 milyon kişinin gösteriler seyrettiği opera binasında, 3000 gösteri sergilenmektedir.Binanın tasarımında; kuşların kanatları, bulutların şekilleri, deniz kabukları, ceviz ve palmiye ağaçları,yatların yelkenleri, Maya ve Aztek Tapınakları’ndan ilham alındığı kabul ediliyor.Yaklaşık 2 hektarlık alana kurulu, 183 metre uzunluğunda, 118 metre genişliğindeki ‘Sidney Opera Evi’;  2679 koltuklu konser salonu, 1547 koltuklu opera tiyatrosu, 544 koltuklu drama tiyatrosu, 398 koltuklu Playhouse ve 364 koltuklu stüdyo tiyatrosu olmak üzere 5 adet tiyatro salonuna sahiptir.Ve 10154 borulu mekanik org’u ‘ Dünyadaki En Büyük Mekanik Org ‘olarak bilinmektedir.Kültür, sanat denince dünyanın en önemli yapılarından biri olan ‘Sidney Opera Evi’nde konser vermek, tüm sanatçılar için bir prestij göstergesi olarak kabul ediliyor.Biraz uğraş vererek, eğer şehirde uygun noktayı bulabilirseniz, 2 ikonik yapıyı; Sidney Opera Ev ve Sidney Liman Köprüsü’nü aynı karede fotoğraflayabilirsiniz.Umarım bu fotoğraftan bir gün ben de çekeceğim J Evet, evet çekeceğim, inanıyorum buna! 40 kere söylersem olur mu ki?

Londra gezi rehberimizi okumak için linke tıklayabilirsiniz!

Sidney Limanı Köprüsü: Sidney’in İkonik Figürü

Eşşiz tasarımıyla Sidney kartpostalarında en çok fotoğrafı olan bu ikonik köprü, şehrin en güzel manzarasına sahip noktasında yer alıyor. 1932 yılında kullanıma açılan veyüksekliği 134 metre olan ‘Dünyanın En Yüksek Çelik Köprüsü’ mimari açıdan göz alıyor. Zorlu bir yolculuk sonrasında köprünün en üst noktasına çıkmayı başarabilirseniz, ölmeden yapılacaklar listesine girmiş bir deneyime sahip olup, benzersiz bir şehir manzarasıyla karşı karşıya kalacaksınız. Köprü, şehrin finans bölgesiyle kuzey kıyı bölümünü birbirine bağlayarak, şehrin trafik yükünün hafiflemesine yardımcı olmaktadır. Sidney Liman Köprüsü’nün üzerinden karayolu, demiryolu, bisiklet ve yaya yolu geçtiğinden benzersiz kabul edilmektedir. Köprü yerel halk tarafından - benzerliği nedeniyle-  ‘’Elbise Askısı’’ diye anılmaktadır.

Bondi Plajı: Sörfçülerin ve Deniz Tutkunlarının Mekânı

Seslerinizi duyar gibiyim J Siz de benim gibi ‘ Ahhh şimdi orada olmak vardı !’ diyenlerdensiniz. J Pasifik Okyanusu kıyısında hilal şeklindeki geniş plajı, hem yerel halkın, hem sörfçülerin, hem de turistlerin en gözde plajlarından biri olarak dikkat çekiyor. Türkuaz rengi suları, beyaz kumları ve hiç dinmeyen rüzgârı ile deniz ve güneş sevenler için kaçırılmayacak bir deneyim vaat ediyor! Buyurun benim!  J Şehir merkezinin birkaç kilometre dışında olması sebebiyle ulaşımı kolay olan plaja, günün her saatinde insanlar akın ediyorlar. Plaj üzerinde  ‘Campbell Parade’ bölgesinde yer alan oteller, kafeler, butikler, restaurantlar bölgenin sürekli canlı olmasının önemli sebeplerinden birkaçı!.Pasifik Okyanusu’nda olduğunuzu,  zaman zaman yapılan ‘köpek balığı’ anonslarıyla hatırlıyorsunuz.Bu arada ‘Bondi Plajı’nın  - sörfe ilginiz varsa - sörf dersi alarak sörfe başlamak için en doğru adres olduğunu söyleyebiliriz.

Darling Limanı

İsmini sanıldığının aksine sevgiliden değil, valinin soyadından J alan bu doğal liman, gördüğü 4 yıllık dönüşüm projesi sonrasında şehrin en tercih edilen cazibe merkezlerinden biri haline gelmiştir. Yürüyüş yolları, bahçeleri, müzeleri, mağazalarıyla, restaurantları, eğlence mekânlarıyla şehrin en canlı noktalarından biri. Limanın büyük bir bölümünün araç trafiğine kapalı olmasından dolayı, yapılabilecek en iyi etkinlik yürüyüş yapmaktır. Ayrıca okyanustan çıkan balıkları da buradan satın alabilirsiniz. Okyanus balığı yiyebilmek, süper bir deneyim olsa gerek!

New York gezi rehberimiz linkte, bir tık uzakta!

Kraliyet Botanik Bahçesi: Şehrin Ortasında Bir Yeşil Cennet

Eğer doğa; bitki, çiçek, ağaç sizin için bir tutkuysa,  şehrin hareketliliğinden sıyrılmak ve şehrin ortasında biraz sakinlik arıyorsanız doğru adrestesiniz! 1816 yılında açılan, 30 hektarlık alanda kurulu ve dünyanın her yerinden bitkilerin yer aldığı alanda, yeşilin her tonuna doyarken, aynı anda etkileyici bir liman manzarasıyla beraber, sonsuza kadar uzanıyor hissi veren bir bahçede buluyorsunuz kendinizi! 4 bölümden oluşan bu huzur dolu bahçede, yaklaşık 10 bin tür bitki yer alıyor ve her bitkinin adı, özellikleri önündeki levhalarda anlatılıyor. Gül bahçesi ve şifali bitkiler bölümleri bahçenin en çok ziyaret edilen alt bahçeleri arasında yer alıyor.

The Rocks: Medeniyetin Doğduğu Yer

Sidney Liman Köprüsü’nün hemen ayaklarının altında, Aborjinler’in ilk yerleşim bölgesi olması sebebiyle sit alanı kabul edilen ‘The Rocks’, otantik havasıyla turistler için tam bir cennet sayılabilir. Sidney kentinin yaşadığı tarihi ve kültürel değişime tanıklık etmek için içi içe geçmiş daracık labirent caddelerinde, taş yollarında yürümeniz yeterli olacaktır. Tarihi geçmişe uygun inşa edilmiş binalarıyla, aborjin eşyalarının satıldığı butikleri, farklı bar ve restaurantlarıyla kuşkusuz şehrin gezilmesi ve ilgi gösterilmesi gereken ilk yerleri arasında yer alıyor. Bölgenin 1816’da yapılan en eski yapısı ‘Cadmans Cottage’ restore edilmiş ve gezilebiliyor.

Sidney Kulesi: Şehrin En Yüksek Binası

Şehri 360 derece seyredebileceğiniz, özellikle gün batımında ayrı bir güzellik sunan, şehrin simgelerinden’ Sidney Kulesi’ Sidney’in en yüksek binasıdır.309 metre yüksekliğindeki kuleye çıkarak şehrin güzelliğinin tadını çıkarıp, bolca fotoğraf çekebilirsiniz. Oralara kadar gitmişken – eğer yükseklik korkunuz yok ise – muhakkak en tepeye çıkmalıyız derim!

Taronga Hayvanat Bahçesi

1916 yılında açılan ‘Taronga Hayvanat Bahçesi’,  4000’den fazla canlıya ev sahipliğini yapıyor. Dünyanın en büyük hayvanat bahçelerinden biri olarak kabul edilen Tarongo Hayvanat Bahçesi’nde; kangurular, koalalar, zürafalar, Sumatra kaplanı, goriller, timsahlar, Asya filleri ve nesli tükenen Tanzanya Canavarı görebileceğiniz canlılar arasında yer alıyor. Yemyeşil bir alanda kurulu, vahşi hayatın sürdürebilirliğini amaçlayan hayvanat bahçesi, gezenlere eğlenceli saatler sunuyor. Hayvanat bahçesinden aynı zamanda çok etkileyici panoromik bir şehir manzarası da seyredebiliyorsunuz.

Mavi Dağlar (Blue Mountains)

Sidney’e gelip; 50 kilometre uzaklıkta Aborjinlerin yaşadığı, çok çeştli hayvan ve bitki çeşitliliğine sahip, enfes manzarasıyla eşiz bir deneyim sunan, en ihtişamlı kanyonu ‘Blue Montains’i ziyaret etmemek ebetteki olmaz. İsmini okaliptüs ormanının yarattığı pustan ve renkten alan bölge, Avusturalya yerel hayatını gözlemlemek ve biraz sakinlikte kafa dinlemek için de çok uygun görünüyor.2000 yılında Unesco Miras Listesi’ne alınan bölge,  yeşil ve mavi tonlarıyla doğal bir renk cümbüşü sunuyor

Hyde Park: Şehrin Oksijen Alanı, Atatürk Anıtı’na Ev Sahipliği Yapıyor

16 hektarlık alanıyla, Avusturalya’nın en eski parkı olan ‘Hyde Park’ şehrin ortasında nefes alabileceğiniz sakin ve huzurlu bir gün vaat ediyor. ‘Archbald Çeşmesi ile Anzak Anıtı’ gibi sanat eserlerini de barındıran park, yıl boyu festivalere de ev sahipliği yapıyor. Parkta düzenlenen ‘Avusturalya Günü, Sidney Festivali, Yiyecek İçecek Fuarı ‘ yerel halk kadar turisterin de ilgisini çekiyor. Bu arada;  Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’nda hayatını kaybeden Anzak askerlerin annelerine yazdığı mektubun bir bölümü, parktaki Atatürk Anıtı’nın üzerinde yazılı bulunuyor! Savaşta hayatını kaybeden Türk ve Anzak Askerleri’ni saygıyla anıyoruz! Savaşlar olmasın dileğiyle..

Sea Life Sidney Akvaryumu: Denizler altında renk cümbüşü

1998 yılında açılan,mimari olarak büyük bir dalgaya benzetilerek  yapılmış ,su altı zenginliklerine şahit olabileceğiniz akvaryum ,12 tema alanından oluşuyor.Şehre gelen turistlerin en az yarısı tarafından ziyaret edilen ;13 bin canlının yer aldığı Sea Life Sidney akvaryumu renkli ve heyecanlı bir deneyim sunuyor.Köpekbalıkları,vatozlar,penguenler başta olmak üzere 700 türün görülebildiği akvaryum Sidney ziyaretinin en keyifli adresleri arasında sayılıyor.

Yeni Güney Galler Sanat (NSW) Galerisi

Ülkedeki ‘En Büyük Aborjin Koleksiyonu’na sahip galeri, aynı zamanda Avusturalya’daki sanat galerileri içinde en popüleridir. Galeride;  yerel sanat ürünlerinin yanı sıra Asyalı ve Avrupalı sanatçıların yaptığı modern sanat eserlerini de görebiliyorsunuz.

Avustralya Ulusal Denizcilik Müzesi

‘Dünya’nın En Büyük ve En Çeşitli Deniz Filosu’na sahip, ‘ Avustralya Ulusal DenizcilikMüzesi ‘ denizciliği merak edenler için zamanda efsanevi bir yolculuk yaptırıyor.’Hmas Onslow Denizaltısı ve Hmas Vampire Destroyeri’  ve Kaptan Cook’un büyük okyanus keşiflerinde kullandığı ‘HMB Endeavour Yelkenlisi’ müzenin en dikkat çekici parçaları arasında yer alıyor. Doğuştan kaptanlar ve deniz sevdalıları için bulunmaz eserler barındırıyor.

Coogee Plajı: Aileler için Huzurlu Bir Sahil

Sidney tam bir plaj cenneti demiştik ; ‘Coogee Plajı’ da , ‘Bondi Plajı’nın kalabalığından kaçmak isteyenlerin ilk adresi konumundadır. Uçsuz bucaksız sahili, incecik kumları ve beyaz köpüklü deniziyle huzurlu bir gün sizi bekliyor. Bu satırları yazdıkça, gözümün önünde kumsallar, sahiller, denizler ve dalgalarda eğlenen keyifli insanlar dolaşıyor. Bu pandemi günlerinin etkisiyle, hayaller ve sanrılar içindeyim sanırım J

St Mary: Avustralya’nın En Büyük ve Görkemli Katedrali

Gotik tarzda yapılmış, ‘ Avusturalya’nın En Büyük Katedrali’ olan ‘St Mary’ Katedrali’nin en dikkat çekici bölümünü ise piskopos mezarlarının bulunduğu mezar odası oluşturuyor. Ayrıca katedral inşa edilmeden önce, aynı alanda bir hapishane bulunuyormuş.

Sidney Lunaparkı: Çocukluğunuza Dönme Fırsatı

1930 yılında açılan ve 24 adet nostajik oyuncağın ziyaretçileri beklediği ‘Lunapark’ her yaştan turistin ilgisini çekiyor. Atlı karınca ve dönme dolap gibi geleneksel oyun araçlarının yanı sıra;  Mirror Maze , Hair Razer gibi modern araçların da bir arada yer aldığı Lunapark sizi çocukluk günlerinize götürecek! Çocuklar ve hala çocuk kalanlar için muhakkak gezilmesi ve doyasıya eğlenilmesi gereken bir yer! Bu fırsat kaçmaz! J

Manly Plajı: Diğer Bir Efsane Sahil

Huzur dolu bir feribot yolculuğuyla ulaşılan plaj, diğer 2 popüler plaj ‘Bondi ve Coogge’ gibi muhteşem bir deniz ve pırıl pırıl bir kumsal vaat ediyor. Ne çok güzel plajları ve sahilleri var, hem de kısa mesafelerde, çok kıskandım doğrusu çoookkk! J

Kraliçe Viktorya Binası: Hem Tarih Hem Alışveriş

Eğer bir alışveriş canavarıysanız, 1898 yılında inşa edilmiş ihtişamlı ‘Kraliçe Viktorya Binası’ tam size göre! Ve tabi ki bana göre! J En çok ziyaret edilen turistik alanlardan olan ve hükümdara anıt olarak tasarlanan binanın içinde dolaşırken, tarihte yolculuk yapıyor hissine kapılabilirsiniz.’Kraliçe Viktorya Binası’nın giysi ve hediyelik eşya alabileceğiniz mağazalarının yanı sıra kafeler, konser salonları ve ofisler de yer almaktadır.

Sidney! Muhakkak Gitmeliyim Dedirten Şehir!

Sidney dünyanın bir ucundaki gizemli bir cennete, renkli, canlı ve heyecanlı bir yolculuk için göz kırpıyor! Valla doğrusu ya, bana kırptı! J Umarım sizi de heyecanlandırmış, hayaller kurdurmuş ve bu yazıyı okuduğunuzda gününüzü güzelleştirmiştir! Tek yapmamız gereken,  uçağa binmek  ( tabi bolca çalışıp gezme paramızı biriktirdikten sonra) indiğimizde de misafirperver, neşeli Sidneylilerin arasına karışıp,  denizin, doğal güzelliklerin ve doğanın keyfine varmak! Ben Aborjinler’i çok merak ettim, ya Siz?