Türk Mizahının Dünyaya Açılan Tarihi Penceresi Nasreddin Hoca Kimdir?
- Minik Tospik yazdı.
- 30 Mayıs 2021
- 216 okunma
Nasreddin Hoca’nın 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde yaşadığı ortaya konmuştur. Hazırcevap, muzip ve bilge kişiliğiyle yansıtıldığı fıkralarla tanınmıştır. Nasreddin Hoca'nın gerçekten yaşayıp yaşamadığı geçmişte tartışma konusu olmuşsa da gerçek yaşam öyküsü tespit edilmiştir. Bu tespitlere göre Nasreddin Hoca 1208 senesinde Sivrihisar/Hortu köyünde doğmuş; temel eğitimini köyde aldıktan sonra Sivrihisar'da medrese eğitimi görmüştür.
Babasının vefat etmesi ile köyüne dönerek köyün imamı olarak görev almıştır. Daha sonraki dönemde tasavvufi düşünceye duyduğu merak dolayısıyla ile Akşehir'e göç ederek, orada Mahmûd-ı Hayrânî'nin dervişi olmuş ve tasavvufi yola girmiştir. Akşehir'de yaşarken kamusal görevler de yapan Hoca’nın vefatı da 1284 senesinde Akşehir’de gerçekleşmiştir.
Nasreddin Hoca Hakkındaki Yapıtlar
Hazırcevap ve bilge olarak aksettirildiği hikâyelerin yanı sıra Nasreddin Hoca'nın mânâsız sözler söyleyen akıldan noksan olarak sunulduğu, farkı kişilik özellikleri barındıran hikâyeler de bulunmaktadır.
Nasreddin Hoca ile ilgili bilinen en eski yazılı anlatıya 1480 yılında yayımlanan Saltuknâme'de rastlanmaktadır. Ayrıca 1940 ve 1956 yıllarında yayımlanan Povest o Hoce Nasreddine (Hoca Nasreddin’in Hikâyesi) adlı iki ciltlik seri de Nasreddin Hoca ile ilgili en önemli yapıtlardandır. Nasreddin Hoca'ya dair hikâyeler Türk halklarının yanı sıra Araplar, Bulgarlar, Çinliler, Farslar, Macarlar, Ruslar gibi farklı toplumlarda da yer edinmiş olup kendi yerel kahramanlarının anlatıları ile iç içe geçmiş hâldedir.
Ayrıca Frida Kahlo Kimdir? Frida Kahlo Hayatı, Eserleri ve Tarzı adlı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Nasreddin Hoca Gerçek Kişiliği
Sivrihisar Müftüsü Hasan Efendi'nin Mecmûâ-i Maârif adlı eserinde yer alan eski sicilden aktarılmış bilgilere göre Nasreddin Hoca, 1208 yılında Abdullah ve Sıdıka çiftinin oğlu olarak Hortu köyünde doğmuştur. Temel eğitimini köy imamı olan babasından alarak, medrese öğrenimi için Sivrihisar'a gitmiş, babasının ölümü üzerine köye dönerek ondan kalan köy imamlığı görevini üstlenmiştir.
Nasreddin Hoca'nın yaşadığı dönem aynı zamanda Muhyîddin, Mevlâna, Hacı Bektâş-ı Veli, Yûnus Emre gibi isimlerin varlığı ve etkisiyle; tasavvufi düşünce ve tarikatların etkinliğinin artmaya başladığı dönemdir. Mecmûâ-i Maârif'e göre bu ortamdan etkilenen ve tasavvufa merak duymaya başlayan Hoca, 1237-1238 civarında köyünü bırakarak o sıralarda tasavvufi düşüncenin merkezi haline gelen Akşehir'e göç etmiştir.
Nasreddin Hoca ile ilgili en eski belge sayılan Saltuknâme'ye göre Hoca, Mahmud Hayrâni'nin dervişi olmuş. Sarı Saltuk'la yoldaşlık etmiş ve Mevlâna ile dostluk kurmuştur. Nasreddin Hoca'nın şeyhi olan Hayrânî dolayısıyla Mevlevîlik, Yesevîlik veya Rufâilik yolundan gittiği düşünülmektedir. Akşehir'de mülki görevler edinerek kadılık ya da kadı vekilliği yapmış; bugünkü Kayseri, Ankara, Afyon, Kütahya gibi yerleşim yerlerinde de bulunmuştur. 1284 yılında hayatının büyük bölümünü geçirdiği Akşehir'de vefat etmiştir.
Efsanevi Kişiliği
Fıkralarından yola çıkarak Nasreddin Hoca'yı ermiş, bilgin, hazırcevap, deli dolu gösteren; yanı sıra pek çok farklı kişilik özelliği yansıtan çeşitli anlatılar mevcuttur. Fıkraların sayısının geçmiş yazılı eserlere doğru gidildikçe azalması bazı anonim fıkraların zamanla Nasreddin Hoca’ya yakıştırılmış olabileceği tezini ortaya çıkarmakta ve efsanevi kişiliğinin bu yolla çeşitlendiğini düşündürmektedir. Derleme yazmaların çoğunda Nasreddin Hoca'nın ermiş kişiliğine yönelik çok sayıda fıkra bulunmaktadır. Bunlardan biri şu şekildedir:
"Nasreddin Hoca ile yanındaki adam yolda giderken atlı sipahiye rastlarlar. Sipahi hocanın yol arkadaşına gideceği köye kılavuzluk yapmasını söyler. Adam, ben falanca beyin kuluyum der ve bu angaryadan kendini kurtarır. Sipahi bu kez hocaya emreder; hoca da "Ben de Allah'ın kuluyum" dese de angaryadan kurtulamaz; sipahinin önüne geçip yola düşer. Öte yandan da "Hey yarabbi! Falan beyin kulu olan adamın haline bak bi de senin kulunun haline bak!" diye tanrıya serzeniş eder. Tam o anda duyduğu sesle dönüp arkasına bakan hoca ne görsün; sipahi attan düşerek ölmüş..."
Nasreddin Hoca ile İlgili Halk Arasında Yaygın İnanış ve Davranışlar
- Nasreddin Hoca'nın ağlayarak değil gülerek doğduğuna inanılır.
- Türbesini ziyaret edenlerin gülmekten kendilerini alamayacaklarına, gülmemek için kendini zorlayan kişinin ise başına mutlaka iş geleceğine inanılır.
- Akşehir'de düğün yapacak kişinin Nasreddin Hoca'nın türbesine gidip onu ve mollalarını davet etmesi geleneği vardır ve bu yapılmadığında evlenecek çiftin geçimsizlik yaşayacağına inanılır.
- Yeni doğan çocukların göbek bağını Hoca’nın türbesine gömerlerse çocuğun Nasreddin Hoca gibi zeki, hoşgörülü ve güler yüzlü olacağına inanılır.
- Hocanın türbesinden alınan toprakla kuru ağrı denen göz hastalığının iyileştiğine inanılır.
- Kuraklık olduğunda türbenin etrafında yağmur duası yapılır.
- Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca Anma ve Mizah Günlerine ilk davet edilen kişi Nasreddin Hoca'dır 😊.
- Sivrihisar ve Hortu'da hocanın davranışları öğüt, anlatıları ibret dersi olarak yorumlanır.
Sanat Dünyasında ve Popüler Kültürde Nasreddin Hoca
Sanat ve popüler kültür unsuru olarak Nasreddin Hoca'ya rağbet yüzyıllardan beri süregelmektedir. Üstelik sadece ülkemizde değil pek çok ülkede popülerdir Nasrettin Hoca. O kadar çok örneği vardır ki bu durumun, burada yazmaya alan yetmez. O yüzden belli başlı bazı örnekler verelim istedik:
- 1775-1782 arasında yazıldığı öne sürülen Nasreddin Hoca'nın Mansıbı adlı eser Nasreddin Hoca'yla ilgili bilinen en eski oyundur.
- İkinci Meşrutiyet'in ilk yıllarında Millî Osmanlı Operet Kumpanyası 1914 yılında İzmir'de Nasrettin Hoca'nın Telaşı adlı oyunu sergilemiştir.
- 1930’lu yıllarda Sabahattin Kalender isimli müzisyen Nasrettin Hoca isimli opereti sahneye koymuştur.
- Bulgar komedyen Hitar Petar’ın oynadığı Nastradin Hodzha filmi 1939 yapımıdır.
- Nasreddin Hoca'ya dair ülkemizdeki ilk film ise 1943'te gösterime giren ve Hâzım Körmükçü'nün başrolünü oynadığı Nasreddin Hoca Düğünde isimli filmdir.
- Fransa'da yayımlanan Vaillant dergisinin 1946/Aralık sayısında yer verilen ilk çizgi roman serisi Nasdine Hodja’nın esin kaynağı Nasreddin Hoca'dır.
- 1951-1962 yılları arasında Adnan Çakmakçıoğlu, İsmail Hakkı Sunat ve Aydın Su; Nasreddin Hoca ve fıkralarını tiyatro oyunu olarak sergilemişlerdir.
- Ermeni-Rus yazar Gürciyev’in 1950'de yayımlanan Beelzebub's Tales to His Grandson (Beelzebub'un Torununa Öyküleri) isimli eserinde Nasreddin Hoca’ya hikâyenin ana karakterlerinden olarak yer verilmiştir.
- 1965 ve 1971 yıllarında aynı adlı iki farklı yapım olan Nasreddin Hoca filmi, 1998 yapımı Nasrettin Hoca ve Deli Oğlan, 1999 yapımı Nasrettin Hoca: Ya Tutarsa? Türkiye'de gösterilen diğer filmlerdir.
- Televizyon dizileri de çekilen Nasrettin Hoca ile ilgili yapımlar; Münir Özkul'un Nasreddin Hoca'yı canlandırdığı 1993 yılına ait TGRT yapımı ‘Nasreddin Hoca’ dizisi ile Sönmez Atasoy'un başrolünde olduğu 1996 TRT yapımı ‘Nasreddin Hoca’ dizisidir.
- Yakın geçmişteki örneği olarak ise Luis Rego'nun Nasreddin Hoca'yı canlandırdığı 2016 Fransa-Portekiz ortak yapımı Feitos e Ditos de Nasreddin (Nasreddin'in Becerileri ve Sözleri) filmi verilebilir.
- UNESCO 1996 yılını Nasreddin Hoca Yılı ilan etmiş ve o yıl bütün dünya ülkelerinde kutlanmıştır.
- Günümüzde Nasreddin Hoca konulu ‘Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca Anma ve Mizah Günleri’, ‘Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması’, ‘Altın Eşek Komedi Filmleri Festivali’, ‘Nasreddin Hoca Gülmece Öyküsü ve Çizgi Film Yarışması’ ve ‘Uluslararası Nasreddin Hoca Sempozyumu’ gibi çeşitli kültürel ve akademik organizasyonlar düzenlenmektedir.
- Son olarak Nasreddin Hoca karakteri mobil uygulamalardaki kimi oyunlarda da kullanılmaktadır.
Ayrıca Doğan Cüceloğlu Kimdir? adlı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Nasreddin Hoca Fıkralarının Özellikleri
Nasreddin Hoca, bilge kişiliği ve nükteli söylemleriyle halkın neşesi olmuştur. Zalim, dalkavuk, hak yiyici, yalancı ve kibirli tiplemelerin onun fıkralarında alaşağı edildiği görülmektedir. İnsanlığın güldürü unsuru bütün renkleri, Nasreddin Hoca fıkralarında yerini almıştır. Nasreddin Hoca fıkralarının temelinde “insan” vardır. İnsanın hayat karşısındaki duruşunu ve toplum içerisindeki konumunu zekice ve esprili şekilde adeta karikatürleştirmiştir.
Kıvrak zekâ ve mizah gücü barındıran; güldürürken düşündüren fıkralarında toplumsal zıtlıklar ve olumsuzluklar ustalıkla sergilenmiştir. Bu da Hoca’nın kişilik özellikleri ile açıklanabilir:
“Tuhaf olduğu kadar sağduyulu, hazırcevap ve nüktedandır. Güç durumlardan kurtulmak için küçük hesaplar yapmayan, ahlak esasından ayrılmayandır. Becerikli ve çalışkandır. Devlete ve geleneklere saygılı; sabırlı ve hoşgörülüdür. Dar gelirli olduğu ve geçim sıkıntısı çektiği halde iyimserliğini bozmayandır. Zarara uğrayınca telaş yapmayan; kartal, ciğerini alıp kaçtığında ‘Tarifesi bende kaldı’ diyerek gönlünü hoş tutandır.”
Nasreddin Hoca fıkralarında başkahraman her daim kendisidir. Kendisi dışında karısı, eşeği ve komşuları da en çok rastladığımız rollerdendir.
Son olarak Hoca’nın fıkralarından çıkan atasözü gibi kıssadan hisse örneklerle bitirelim:
- Parayı veren düdüğü çalar…
- Acemi bülbül bu kadar öter…
- Yorgan gitti, kavga bitti…
- Yapmaya gönlü olmayan ipe un serer…
- Ye kürküm ye dünyası…
Sıkça Sorulan Sorular
Bulgaristan'da ders kitaplarında yer verilmiştir. Bulgarların yerli güldürü figürlerinden Hitar Petar ile Nasrettin Hoca anlatıları birbirine geçmiştir.
Kökeni Anadolu olmasına rağmen fıkraları, Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde altında yaşamış topluluklarda anlatılarak, zamanla farklı ülkelerde farklı diller konuşan insanlar tarafından da sahiplenilmiştir.