Gönüllerde Taht Kurmuş Sarı Gelin Türküsünün Hikayesi

  • Minik Tospik yazdı.
  • 19 Mayıs 2021
  • 2.694 okunma

Sarı Gelin veya bilinen diğer adıyla ‘Erzurum Çarşı Pazar’; sadece ülkemizde değil, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve hatta İran'da popüler türkülerdendir. Türkü farklı dillerde farklı sözlerle yazılıp söylense de aynı ezgiye sahiptir. TRT repertuvarında “Erzurum Çarşı Pazar” adıyla arşivlenmiş olan türkü, halk arasında ise “Sarı Gelin Türküsü” olarak bilinir. Kars, Ermenistan ve Azerbaycan yörelerinde farklı biçimlerde söylendiği bilinmektedir. Sözlü kültürel miraslarımızdan olan türkü, anonim Dadaş türküsüdür. Ne yazanı bellidir ne söyleyen… Sanatçı Hafız Faruk Kaleli tarafından derlenerek bugünkü halini almıştır. Hatta Faruk Kaleli’nin tanınmasına vesile olmuştur denebilir.

Araştırdığımız zaman türkünün iki farklı hikâyesi çıkmaktadır karşımıza. İlki Bağdatlı bir şeyhin ‘aşk’ çilesinden, diğeri Erzurumlu bir garibanın sevdasından dem vurur… Sonuç olarak her ikisi de efsanedir. Gönlümüz hangisinden yana olursa artık…

1. Hikâye, ‘Sari Gelin’

Sari Gelin

Bu hikâyede Sarı Gelin esmer ve yeşil gözlü olarak tasvir edilir. Ayrıca annesinin Ermeni olduğu; ona aşık olan kişinin Bağdat'tan gelen Şeyh olduğu; türkünün de Şeyh tarafından yakıldığı anlatılmaktadır.

Tarih 13. yüzyıl başlarıdır. Şeyh Senan denen zat, Abdulkadir Geylani Hz.’nin müritlerindendir. Bu kişi rüyasında puta taptığını görür. Bunun üzerine dervişleriyle beraber Bağdat'tan çıkarak yola düşer; rüyanın neye dalalet olduğunu anlamaktır gayesi. Şeyh Senan, bu yolculukta Erzurum'da rast geldiği ve Penek Kralı’nın kızı olduğunu öğrendiği Humar Hanım'a görür görmez aşık olur.

Humar Hanım’ın giydiği Hint elbisesinden dolayı Şeyh Senan ona 'Sari Gelin' adını takmıştır. Şeyh Humar’a o kadar vurulmuştur ki onun tüm taleplerine boyun eğer. Aşkına kavuşmak uğruna şarap içer; Kuran'ı ateşe atar ve Hıristiyan olur Senan. Yetmez gibi yine Humar Hanım'ın isteği üzerine domuz çobanlığına başlar Şeyh…

Dervişler, Şeyhlerinin düştüğü durumdan çok rahatsız olurlar fakat durumu düzeltmek ellerinden gelmez. Çaresiz Bağdat'a dönerler. Dervişler Bağdat’tayken Şeyhlerinin yakalandığı aşkın gerçekte, Allah uğruna çektiği çile olduğunu öğrenince, Erzurum'a geri döner ve şeyhlerine sahip çıkarlar.

Şeyh Senan dervişliğin en yüksek mertebesine ulaşmıştır. Sari Gelin'le kavuşmak üzereyken domuz çobanlığını bırakarak, dervişleriyle birlikte kralın sarayından ayrılır. Şeyh Senan gidince Humar Hanım, aşkı uğruna yaptığı fedakârlıklar karşısında kendisinin ne kadar hatalı olduğunu anlar ve çok pişman olur. Aşkına kavuşmak için Müslüman olur ve Şeyhin peşinden gider.

Sari Gelin ve Şeyh Senan bugünkü Sarıkamış dolaylarında dağda kavuşurlar birbirlerine. Lakin bu aşk hüsranla son bulur. Onları takip ederek izlerini süren Kralın adamları Şeyhi öldürürler. Ölürken ağzından son olarak Allahuekber sözleri döküldüğü için de o dağların adı ‘Allahuekber’ dağları olarak anılır.

Ayrıca Ah Bir Ataş Ver Türküsünün Hikayesi hakkında merak edilenlere bakabilirsiniz.

2. Hikâye, ‘Sarı Gelin’

Sarı Gelin

Bu hikâyeye göre de Sarı Gelin türküsü, yine Erzurum coğrafyasında yaşanan sevda öyküsünden ortaya çıkmıştır. Türklerin büyük ve önemli kolunu Kıpçaklar kavmi oluşturmaktadır. Diğer kavimler, Kıpçakları sarışın anlamına gelen Kuman adıyla ya da yine bu anlamda başka kelimelerle tanımlamışlardır. Kıpçakların sarışın, mavi gözlü ve güzel soy oldukları bilinmekte ve öyle de anılmaktadırlar. Gelelim hikâyeye;

Sarı Gelin, eski zamanlardan beri Çoruh ırmağı boyunda yaşayan Hristiyan Kıpçak beyinin kızıdır. Erzurumlu delikanlı bu sarışın, bey kızına âşık olur. Erzurumlu delikanlı ile sarışın Kıpçak kızının arasında yaşanan sevdadır bu...

Delikanlı ailesine açılır. Lakin ailesi, kız Müslüman olmadığı için evlenmelerine karşı çıkar. Sarışın kız da Bey kızıdır nihayetinde ve zaten Hristiyan Kıpçak Beyi de kızını vermez.

Delikanlı ise kıza deli gibi aşık olmuştur. Ailelerden rıza gelmeyince sevdiği kızı kaçırmaya karar verir; kaçırır da… Ne var ki Kıpçak Beyinin adamları iki kaçağın peşine düşer. Uzunca süre takip ettikten sonra nihayet izlerini bulurlar ve buldukları yerde genç adamı öldürürler…

Bu hikaye o günden sonra dillere destan olur ve aşıkların namına Sarı Gelin türküsü yakılır..

Tarihte, Kuzey Doğu Anadolu’da Türklerle Ermeniler iç içe geçmişler ve birbirlerinin kültürel özelliklerinin etkisi altında kalmışlardır. Ermeniler arasında birçok halk edebiyatı ürününün yaşıyor olması, Sarı Gelin türküsünün, bir Ermeni türküsü olduğu savına neden olmuştur. Fakat araştırmacılar bunun aksini savunur ve türküde hiçbir Ermenice sözcüğün geçmediği öne sürerler.

Ayrıca Galata Kulesi'nin Hikayesi hakkında ilginç bilgilere bakabilirsiniz.

Sarı Gelin Türküsü

Erzurum çarşı pazar, leylim aman aman

Leylim aman aman, leylim aman aman suna yarim

İçinde bir kız gezer oy nenen ölsün, sarı gelin aman

Sarı gelin aman, sarı gelin aman suna yarim

Elinde divit kalem, leylim aman aman

Leylim aman aman, leylim aman aman suna yarim

Katlime ferman yazar ay nenen ölsün, sarı gelin aman

Sarı gelin aman, sarı gelin aman suna yarim

Seni vermem ellere, leylim aman aman

Leylim aman aman, leylim aman aman suna yarim

Niceki bu canımsa ay nenen ölsün, sarı gelin aman

Sarı gelin aman, sarı gelin aman suna yârim

Sıkça Sorulan Sorular

Türkülerin sözleri farklı nameleri aynıdır. Aynı melodi üzerine okunmuştur. Halk edebiyatında çeşitleme denen bir uyarlama ile Zaralı Halil Söyler'in söylediği Kaleden İniş M'olur türküsü sarı Gelin’in Anadolu’daki çeşitlemesidir.

Yaklaşık 800 yıl önce yaşandığı öne sürülen sevdanın öyküsü olan Sarı Gelin türküsü, günümüze kadar yaşamış ve bu yönüyle de Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı efsaneleri gibi ölümsüzleşmiştir. Geçen zaman boyunca sadece Ermeniler değil, Gürcüler ve Azeriler de türküye sahip çıkmak istemiştir. Ancak, asırlar önce yöre halkınca yakılmış bu türkünün artık milliyeti yoktur kanaatindeyiz. Dahası müzik evrenseldir.

İlgili Yazılar