Tarihe Damga Vurmuş Hindistan'ın Özgürlük Mücadelesi

  • Minik Tospik yazdı.
  • 9 Haziran 2021
  • 165 okunma

Hindistan’ın çokça bulunan endüstriyel ve tarımsal devrimleri dışında, özgürlük ve bağımsızlık devrimi de tarihinin tamamında hala en şiddetli ve güçlü devrim olarak kabul edilmektedir. Epey uzun zamana yayılan bu devrimler sırasında karşılaşılan hareketler ve mücadeleler, Hindistan’ın kendi tarihinde ve arşivlerinde derinlere kök salmıştır.Üstelik hala toprağın üstünde büyümeye devam eden yapısal ırkçılık ve ayrımcılık gibi sosyal sorunlar bulunmaktadır. Dolayısıyla bu sorunların bugünkü varlığının nedenini geçmişte aramak gerekmektedir. Geriye dönüp Hindistan’ı özgür kılmaya çalışan devrim niteliğindeki bazı olaylara bakalım…

1. 1857 Hint Ayaklanması (Indian Mutiny)

1857 Hint Ayaklanması (Indian Mutiny)

Sepoy İsyanı veya Birinci Bağımsızlık Savaşı olarak da adlandırılan Hint isyanı, 1857-1859 yılları arasında Hindistan’da İngiliz yönetimine karşı çıkan fakat başarısız olmuş isyandır. İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin hizmetindeki Hint birlikleri yani Sepoylar tarafından Meerut’ta başlatılmasına rağmen isyanı sadece sepoy isyanı olarak görmek, ona yol açan temel nedenleri hafife almaktır.

Arkaplanı

İngiliz üstünlüğü, yani Hindistan’ın siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamında İngiliz egemenliğine olan inanç 1820’de başlamıştı. İngilizler, İngilizlerle ikincil ittifaklar adı verilen birliklerin etkisi alında olan Hindu prens devletlerinin kontrolünü tamamen ele geçirmek için çeşitli taktikler kullanmayı giderek artırıyorlardı. Her yerde Hint aristokrasisinin yerini İngiliz yetkililer alıyordu.  

Diğer ciddi sebep ise, Hindu toplumunun Batılı fikirlerin yayılmasından etkilenmesiyle ortaya çıkan Batılılaşmanın artan hızıydı. Bu oluşum, siyasi üstyapıdan daha derine inen reformlara yol açtı. Misyonerler Hinduların dini inançlarına meydan okuyorlardı dolayısıyla yeni kurallar belirlendi. Örneğin, Hristiyanlığa dönenler artık aile mülkünü Hindu akrabalarıyla paylaşmak durumundaydı. Aynı zamanda İngilizlerin kast sistemini yıkmaya çalıştıklarına dair yaygın inançlar vardı ve Batılı eğitim yöntemlerinin getirilmesi hem Hindu hem de Müslümanlığa doğrudan meydan okuma olarak düşünülüyordu.

İsyanın Görünen Nedeni

Tarihte hep gördüğümüz gibi, 1857 Hint Ayaklanması’nda da altta yatan sebeplerin patlak verdiği nokta başkaydı. Hintliler sadece askeri alanda örgütlenebildiği için bu görünen sebep Bengal ordusundan çıktı. Hindistan’ın özgürlük mücadelesinde bu ilk adımın nedeni yeni Enfield tüfeğinin tanıtımıydı. Tüfeğin yüklenmesi için sepoyların yağlanmış kartuşların uçlarını ısırması gerekiyordu ancak kullanılan yağların domuz-inek yağı karışımı olduğuna dair söylentiler vardı. Dolayısıyla bu yağlarla temas ne Müslümanlar hem de Hindular için mümkün olabilirdi.

Domuz ya da inek yağının söz konusu kartuşlarda gerçekten kullanıldığına dair kesin kanıt bulunmamakla birlikte, çıkan söylentilere göre kartuşların ‘lekeli’ olduğu algısı, İngilizlerin Hint geleneksel toplum yapısını baltalamaya çalıştığı yönündeki şüpheyi daha da artırdı.

Ayrıca Hindistan'a Dair Az Bilinen 10 İlginç Bilgi adlı yazımıza göz atabilirsiniz.

İsyan

Mart 1857’nin sonlarında Mangal Pandey adlı sepoy, Barrackpore’daki askeri garnizonda İngiliz subaylarına saldırdıktan sonra tutuklandı ve ardından İngilizler tarafından idam edildi. Daha sonra Enfield kartuşlarını reddeden sepoy askerleri uzun hapis cezalarına mahkûm edildi. Bu ağır cezalar, başka bölgelerde ayaklanıp Delhi’ye yürüme eylemi yapan yoldaşları kızdırdı ve isyan Delhi, Pencap, Jhansi, Bengal, Inodore ve diğer pek çok bölgeye yayıldı.

İsyancıların Delhi’yi ele geçirmesiyle, Hindistan’ın özgürlük mücadelesi belki de zirve noktasındayken İngilizlerin bastırma operasyonlarıyla karşı karşıya kaldı. 1858 başlarında ‘temizleme’ operasyonları başladı ve isyan, kitlesel insan kaybına, tecavüz suçlamalarına ve diğer şiddet içeren korkunç eylemlere neden oldu. Üstelik Hintliler özgürlüklerine kavuşamadan 8 Temmuz 1859’da barış (!) ilan edildi.

2. Amritsar Katliamı

Amritsar Katliamı

Jallianwala Bagh Katliamı olarak da adlandırılan olay, Hindistan’ın özgürlük mücadelesinde aldıkları darbeler üzerine onları çeşitli karşı hareketlere sürüklemiş adımlardandır. 13 Nisan 1919’da meydana gelen olay, kesinlikle İngilizlerin her Hintliyi sarsan en korkunç şiddet eylemlerindendir. 13 Nisan’ın öğleden sonrasında, çeşitli bölgelerden insanlar Baisakhi’yi (dini festival) kutlamak ve halka açık toplantı yasağını barışçıl şekilde protesto etmek için Jallianwala Bagh’da toplandılar.

İngiliz birlikleri, büyük ve silahsız Hint kalabalığına hızla ateş açtı ve alandan çıkamamaları için ana kapıyı kapattı. Bu, en az 379 kişinin ölümüne ve binlerce kişinin yaralanmasına neden oldu. İngilizlerin yaptığı bu insanlık dışı aşağılamanın etkisi tüm ülkeye yayıldı ve daha önce İngilizlere sadık olan çeşitli Hintlilerin de ülkesini savunmasını sağladı. Bu öfke, Mahatma Gandhi’nin Satygraha hareketine yol açtı ve vatandaşlar İngiliz mallarını boykot etmeye başladı. Hatta Hintli şair Rabindranath Tagore, bu acımasız hareketi protesto etmek için 1915’te İngilizlerden aldığı şövalyelik unvanından vazgeçti.

3. Delhi’de Meclisin Bombalanması

Delhi’de Meclisin Bombalanması

Merkez Meclis Başkanı Vithalbhai Patel, 8 Nisan 1929 günü öğleden sonra mecliste Ticaret Anlaşmazlıkları Yasası hakkında kararını açıklamaya başladığında, patlama meydana geldi ve ‘Inquilab Zindabad’, ‘Dünyanın tüm işçileri birleşin’ ve ‘Kahrolsun emperyalizm’ gibi sloganlar duyuldu. Kalabalık arasındaki iki yüksek ses, aynı zamanda Hindistan Sosyalist Cumhuriyetçi Derneği üyesi olan genç devrimci özgürlük savaşçılarından Bhagat Singh ve Batukeshwar Dutt idi.

Cesaretle ileri atılan ve sonucunda tutuklanan bu gençler amaçlarının zarar vermek değil, ‘sağırları duyurmak’ olduğunu iddia ettiler. Hindistan’ın özgürlük mücadeleleri arasında en şiddetlilerden olan bu eylemde devrimciler, gençliğe devrim fikirlerini aşılamak ve Hintlilere İngiliz emperyalizmine karşı savaşmaları için ilham vermek istediler ancak hareketleri hem amacıyla çelişiyordu hem de sonuç getirmedi.

4. Sivil İtaatsizlik

Sivil İtaatsizlik

Sivil itaatsizlik ve pasif direniş kavramları hareketten sonra Gandhi ile anılmış ve onun bağımsızlığın temelini atan en önemli hareketlerinden olmuştur. Bu hareket, herkesin ülkenin özgürlüğü için her şeyini vermeye hazır olduğunun kanıtı niteliğindedir ve Hintliler arasında yoğun birlik dalgasını oluşturmuştur. Üstelik bu insanlar arasında İngilizlerin aşırı baskısı nedeniyle hayatlarını tehlikeye atan emekçiler, işçiler ve yoksullar da dahildir.

Hindistan’ın özgürlük mücadelesinde önemli adımlardan sivil itaatsizlik hareketi, 1930’da Gandhi’nin İngiliz hükümetine yerine getirilmeyen taleplerde bulunmasıyla başladı. Gandhi daha sonra Sabarmati’den sahil kasabası Gujarat’a yürümeye ve İngilizlere karşı tuz yasasını çiğnemeye karar verdi. Meydan okumak için tuz yasasını seçmesinin nedeni, ona göre tuz vergisinin insanoğlunun tasarlayabileceği en baskıcı vergi biçimi olmasıydı. Tuz, tıpkı hava ve su gibi, insanın varlığı için temel gerekliliklerdendi.

Dandi adı verilen bu yürüyüş, 12 Mart 1930’da Gujarat’taki Sabarmati Ashram’dan yaklaşık 390 km uzaklıktaki sahil köyü Dandi’ye doğru başladı. Gandhi ve 78 diğer kişi yürüyerek Dandi’ye doğru yola çıktı. Sabarmati Ashram ve Dandi arasındaki mesafeyi 25 günde kat ettiler ve 6 Nisan 1930’da Dandi sahiline ulaştılar. Gandhi burada bir avuç tuz alarak tuz yasalarını çiğnedi ve kitlesel Sivil İtaatsizlik Hareketi başlamış oldu. Tuz yasalarının Gandhi tarafından sembolik olarak çiğnenmesiyle ülkenin her yerinde tuz yasaları görmezden gelinmeye başladı.

Ayrıca Hint Sinemasında 8 Önemli Oyuncu ve Hayat Hikayeleri adlı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Sivil İtaatsizlik Kapsamında Şiddet İçermeyen Diğer Protestolar

  • Kadınlar, genç anneler, dul ve bekar kızlar; içki, afyon ve yabancı kumaş satan dükkanların gözcülüğünde önemli rol oynadılar. Alıcıları ve satıcıları yollarını değiştirmeye ikna etmek için şiddet içermeyen, ikna edici araçlar kullandılar. Aynı zamanda, yabancı kumaş ve içki boykotlarında öğrenciler ve gençler tarafından desteklendiler.
  • Bihari’de, köylerin kırsal alanlardaki yetersiz polis güçlerini destekleyen yerel muhafızlara (Chowkidars) koruma parası ödemeyi reddettiği ‘Anti-Chowkidara vergi kampanyası’ başlatıldı. Rajendra Prasad, Bihar’daki Chowkidara karşıtı vergi için yapılan eylemlere katıldı.
  • Gujarat’ta, arazi gelirlerinin ödenmesine karşı vergisiz hareket başlatıldı. Bu en çok Kheda, Surat ve Broach bölgelerinde yayıldı. Sardar Vallabhbhai Patel, Kheda bölgesinde vergisiz kampanyayı yönetti.
  • Maharashtra, Karnataka ve merkez eyaletlerinde, özellikle büyük kabile nüfuslarının bulunduğu bölgelerde, orman yasalarına karşı büyük çapta meydan okuma gerçekleşti.
  • Assam’da, öğrencileri ve velilerini iyi niyet garantisi vermeye zorlayan ‘Cunningham Genelgesi’ne karşı öğrenciler tarafından yönetilen güçlü ajitasyon başlatıldı.
  • Uttar Pradeş’te, hükümete karşı başlatılan sonrasında zamindarlara (toprak sahibi hükümdar) yöneltilen ‘kirasız kampanya’ başlatıldı.

Sivil İtaatsizlik Hareketi Nasıl Sonuçlandı?

Uzlaştırıcı jest olarak, Vali Lord Irwin, Temmuz 1930’da Yuvarlak Masa Konferansı önerdi ve Hakimiyet Statüsü hedefini yineledi. Bu adım, Sivil İtaatsizlik Hareketi’nin sonunun başlangıcını işaret etmekteydi. Gandhi-Irwin Paktı’ndan sonra Kongre, Sivil İtaatsizlik Hareketi’ni bitirmeyi ve Londra’da yapılacak 2. Yuvarlak Masa Konferansı’na katılmayı kabul etti.

Ancak İngiliz Hükümeti, Gandhi’nin Hindistan’ın özgürlüğüne ilişkin temel isteğini ele almayı reddetti ve 2. Yuvarlak Masa Konferansı Hindistan açısından başarısızlıkla sonuçlandı. Kongre Çalışma Komitesi, Londra dönüşü Bombay’de bir araya geldi ve Sivil İtaatsizlik’i yeniden başlatmaya karar verdi. Komiteye göre, İngiliz hükümetinin konferansları düzenlerken asıl amacı Kongre ve Gandhi’nin Sivil İtaatsizlik Hareketi’nin ivmesinin hızlanmasına izin vermemekti ve aylar içerisinde hareket zaten etkisini yitirmişti. Hareket, Mahatma Gandhi’nin Sivil İtaatsizlik Hareketi’ni bitirdiğini açıkladığı Nisan 1934’e kadar etkisiz şekilde devam etti.

Sıkça Sorulan Sorular

Birleşik Krallık tarafından kabul edilen 1947 Hindistan Bağımsızlık Yasası üzerine ülke Hindistan ve Pakistan olmak üzere iki yeni bağımsız ülkeye bölündü. Üç yıl sonra Hindistan, 26 Ocak 1950’de anayasasını oluşturarak kendisini egemen, demokratik ve Cumhuriyet devleti ilan etti.

Hindistan, 1857’deki Hint Ayaklanması’nın ardından neredeyse 100 yıl boyunca, 1947’ye kadar, doğrudan İngiliz yönetimi (genellikle Britanya Rajı olarak anılır) altında yaşamıştır.

İlgili Yazılar