Gök Tanrı İnancının Günümüze Yansıması
- Pala Remzi yazdı.
- 1 Şubat 2021
- 2.709 okunma
- 2 beğeni
İlk insan Hz. Adem Efendimizin ve Hz. Havva Annemizin yaratılmasıyla başlayan insanlık tarihi çeşitli inançların da ortaya çıkmasını sağlamıştır. İlk insanlar doğal olaylarla nasıl mücadele edeceklerini bilmediklerinden birtakım doğa üstü güçlere tapmayı kendileri için yaşam güvencesi olarak kabul etmişlerdir. Bu yaşam tercihleri neticesinde de değişik inançların ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Bu durum, zamanla kitabı olmayan çeşitli dinlerin varlığını ortaya çıkarmıştır. Bu yazımızda bu konuyu irdeleyeceğiz. Atalarımızın İslamiyet öncesi hangi dini inançlara ya da inanca tabi olduklarını ele alacağız.
Önce işe dinin tanımıyla başlayalım
Din; insan adlı varlığın kullanım kılavuzu, yol haritası, değerler ve ilkeler dizgesidir.
İslam’a göre din, Allah tarafından ilahi vahiy aracılığıyla bildirilen “hayat tarzı” ve “kurallar bütünü”dür.
Şamanizm ve Türkler Arasındaki Bağlantı
Bazı kaynaklara göre atalarımızın Orta Asya'daki dinleri Şamanizm’dir. Ancak yapılan araştırmalar neticesinde bunun doğru olmadığı tespit edilmiştir. Evet, Orta Asya’da bazı oymaklar ve boylarda Şamanizm inancı vardır, ama bu Türkler’in bir dini inancı olarak kabul görmemektedir. Bu inançta değişik doğa güçlerine tapınma vardır. Yani birden çok Tanrı söz konusudur. Oysa bilinen tarihi gerçek, Türklerin hiçbir zaman çok Tanrılı dinleri olmadığıdır. Atalarımız daima tek Tanrı’ya tapmışlardır. İslamiyet’e kolayca geçişleri de bundan dolayıdır.
Biz, yine de Şamanizm inancını kısaca anlatalım. İlkel kavimlerde görülen, ruhlarla insanlar arasında aracılık yaptığı ve hastaları iyileştirme gücüne sahip olduğu kabul edilen şamanlar çevresinde yoğunlaşan inanç sistemidir. Ata ruhlarına ve doğa varlıklarına tapınmaya dayanan eski bir Asya dinidir.
Bir Şaman öğretisi şöyle der:
Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz. Nehirler kendi suyunu içemez.. Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.. Güneş kendisi için ısıtmaz.. Ay kendisi için parlamaz.. Çiçekler kendileri için kokmaz.. Toprak kendisi için doğurmaz.. Rüzgar kendisi için esmez.. Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz.. Doğanın anayasasında ilk madde şudur: Her şey birbiri için yaşar.. Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur. Eski çağlardan süregelen bir anlayış bu.. Bütünlüğü anlatırdı. Özü iki cümleydi: “Ben, biz olduğumuz zaman ‘ben’ olurum.”Ben,’ ben’ olduğum için sen ‘sen’sin…”
Bazı kaynaklarda Kam’ların Tanrı ile de ilgi kurarak O’ndan emir aldıklarına dair bilgiler nakledilmiş ise de, ne Şamanlık bir din, ne de Kam’lar peygamber yerine geçer. Din, belli bir Tanrı inancına sahip ve bu inancın şekillendirdiği bir insan ve varlık anlayışı olan sistem olmalıdır.
Gök Tanrı İnancının Ortaya Çıkışı
İlk zamanlarda hav, su, ateş ve toprak gibi tabiat unsurları takdis olmakla beraber, Gök Türkler zamanında Tanrı fikrinin semavi, tek Tanrı inancına yükseldiği kesindir. Tengri kelimesi ilk zamanlarda mavi gök anlamında kullanılmıştır. Sonraları hem gök, hem Tanrı yerine kullanılmıştır ki, bu, Tanrı anlayışının semavileşmesindeki bir aşamadır. Gök Türkler zamanında ise, yeri, gökleri, bütün canlıları yaratan, insanların iyi ve kötü kaderlerini belirleyen ve göklerde bulunan bir tek Tanrı inancına ulaşılmıştır. Bu inancın bir özelliği, Tanrı’nın Türk Tanrı’sı olarak düşünülmüş olmasıdır. O’na ibadet edilir, dua edilir ve kurban kesilir. Bu, milli bir dindir ve adı Gök Tanrı dinidir.
Eğer bu konuya ilgi duyuyorsanız, Göktürk Üçlemesi filmi tam size göre. Göktürk Üçlemesi konusu ve vizyona giriş tarihini linkteki yazımızda bulabilirsiniz.
Gök Tanrı İnancındaki Kabuller ve Ritüeller
Yukarıdaki bilgilere dayanarak şunu söylemek mümkün: Gök Tanrı inancına göre Kağan, Gök Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisidir. Bu vasfından dolayı yönetimde adaletlidir, hakkaniyetlidir, herkese eşit mesafededir; tüm halkı kucaklar. Yapılan kurultaylarda devletin en üst kademesindekinden dağdaki çobana kadar herkes davet edilir, devlet yönetimiyle ilgili herkesin görüşü alınır.
Gök Türk abidelerine göre, imparatorluğun kurucuları Bumin ve İstemi Kağanları, Türk töresini yürütmeleri için Tanrı tahta çıkarmıştır. Türk budunu yok olmasın ve yükselsin diye İlteriş Hakanı Tanrı yükseltmiştir.
Tek Tanrı inancına ulaşan Türklerde öte dünya(uçmak), cehennem(tamu), hesap verme, kıyamet günü(uluğ gün) kavramları da vardır. Bu tabirler İslam olduktan sonra da kullanılmaya devam edilmiştir. Ruhların ölümsüzlüğü ve meleklerin varlığı da biliniyordu ki, en çok sözü edileni, koruyucu melek olarak bilinen “Umay”dır. Türkler önemli olaylarda ve sefere çıkmazdan önce, başlarını açarak ve ellerini göğe kaldırarak dua ederlerdi.
Her boyun bir hayvanı uğurlu bilip mübarek sayarak totem olarak seçmesi, onu Tanrı olarak kabul etmesi anlamını taşımaz. Bazı hayvan ve yerlerin uğurlu sayılması gibi inançlar günümüzde de yaşamaktadır. Keza, büyük ataların ruhlarının yaşadığına inanılan yerlerin, dağların ve meleklerin kutsanması da böyledir. Altaylardaki ünlü “Ecdat Mağarası’na –Ergenekon- senede bir gün çıkılarak kurban kesilmesi, törenler yapılması, bazı tarihçilerde yanlış olarak tapınma kanaatini uyandırmıştır. Halbuki bunlara benzer törenler İslamiyet’i kabul ettikten sonra da devam etmektedir. Günümüzde ataların ve velilerin türbelerinin ziyaret edilmesi, buralarda kurbanlar kesilmesi, ağaçların dallarına kumaş parçaları, mendiller bağlanılarak dileklerde bulunulması bu davranışların günümüzde de devam ettiğini göstermektedir. Bu ritüeller bir dini vecibe değil geleneksel inançların yaşatıldığının ifadesidir.
Tarihteki bilinen ilk Türk Devleti hakkındaki bilgileri linkteki yazımızdan okuyabilirsiniz.
Gök Tanrı İnancında Kadına Bakış Açısı
Gök Tengri inancında kadın kutsal bir varlık olarak kabul edilir. Kadın bazen aile reisi, bazen –ava ya da sefere çıkıldığında- obanın yöneticisi-hükümdarı- ; erkeğinin vefalı arkadaşı, en önemlisi de mukaddes Türk çocuklarının annesiydi.
Annelik vazifesi, Türkler arasında kadına büyük değer sağlamış, destanlar onu ilahi bir varlık, bir dişi Tanrı gibi anlatmışlardır.
Yaratılış Destanı’nda Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması için fikir ve ilham veren Ak Ana, bir kadındı. Oğuz Kağan’ın annesi Ay Kağan da böyle mukaddes bir kadındı. Gene Oğuz Kağan’ın ilk karısı ışık’tan, ikinci karısı ağaçtan doğmuş mukaddes kadınlardır.
Gök Tanrı Dini’nde kutsal olan ve günümüzde de varlığını sürdüren bazı nesneler, canlılar, kavramlar vardır. Bunlar; Ak Sakallı İhtiyar, ışık, ağaç, aslan, kurt(gök- börü), at, mağara, ok-yay, Yada Taşı, rüya, dokuz, kırk…
Gök Tanrı'dan Bugüne
Türklerin İslamiyeti kolay seçmesindeki hakikat anlatmaya çalıştığımız tek Tanrı inancına sahip olmalarıydı. Bugün Gök Tanrı inancına ait olan bazı ritüelleri İslam inancı içerisinde yaşamakta olduğumuz bir gerçektir. Ne var ki büyük bir çoğunluk, bu gerçeğin farkında değildir. Oysa bugünkü dini inancımızı doğru anlayabilmemiz için atalarımızın inançlarını doğru bilmemiz gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, bu günün bir dünü vardır. Geleceğimizi doğru inşa edebilmemiz için bu gerçeği bilmezden gelemeyiz.
Sıkça Sorulan Sorular
Kadın, anne olması sebebiyle, kutsal bir varlıktı ve aynı zamanda erkek ile eşdeğer görevler alabilirdi. Aile reisi ya da obanın yöneticisi olurdu.